28 Temmuz 2009 Salı

Alkolun bana verdiği yetkiye dayanarak sizi Sarhoş ilan ediyorum.

  • 8 ağustosta gerçeleşicek olan kuzenimin düğünü için hazırlıklar tam gaz sürüyor. Oha amk altı üstü bi elbise aldım hazırlıklar ne demek ahahaha. bu arada ahaha derken aslında gülmüyorum. yüzüm saati bile durdurabilecek kadar asık. vaayy be bazen edebiyatım geliyo ya yiyesim geliyo kendimi. ayrıca fiilerin sonundaki "r" harfini yutmaya bayılıyorum. hatta en büyük hobim. çok hoşuma gidiy0. neyyse düğün için elbisemi aldım büyük uğraşlar sonucunda. Nasıl olduğunu anlatmıcam ama tek söyleyebileceğim "Bacak show ve Kalça show". Yani şu alışıldık mütevazi damla görüntüsü gidecek. Yerine adriana lima'dan bozma, angelina jolieden yapma bir baayan gelicek. Resmedebilene aşkolsun.
  • Babam geldi gelmesine de, mutlu oldum olmasına da annemle beraber girdikleri "ömür çürütmece" yarışından hiç memnun değilim yaani. Bi dur baba bi soluklan sonra başlarsın ömrümü törpülemeye. Damla hep oturur, damla yardım etmez, damla temizlik yapmaz, aaaaay içim şişti ayol. hayır bişey değil salon kadını çizgimden kayıyorum.
  • insanların ikiyüzlülüğü beni delirtiyorrrrrrrrrrrrrr! Düşün artık r harfini bile yutamadım sinirden. Yani böyle yüzüne güzel güzel sırıtıp "en yakın" ayakları yapıyolar. ama gizlice arkanı dönüp bi bakıyosun şeytanın sağ kolu olma girişimlerine girmişler. yaahu sırf insanın sinirlerini hoplatmak için eve kadar gelip sinir bozuk 5dk sonra gidenini biliyorum hacı ben. Hayır şaşırdığım şey:beyinleri sadece fesatlığa çalışıyo ! Pess ! ayakta alkışlıyorum hepinizi. Yüzsüzlük nobel ödülünü hak ettiniz. Akrabaaa olmaasııınnn. Akbaba olmaasıın..
  • Ayrıca demet akalına bağlamış bulunmaktayım. Hayır yani her ilişki bitiminde yaraları saran tek kadın. Geçici de olsa keyiflendiriyor. Her ayrılık sonrası 1 miktar demet akalın şarkısı alırım. (yüzünü bile görmek istemiyorum, yoluma çıkmasan iyi edersin.)(herkes hakettiği gibi yaşıyor, senin gibiler çabuk unutuluyor, kaç aydır ilk kez yüzüm gülüyor, bende Yaslar kısa sürüyor :)))) )
  • insanları sevmiyorum. Artık okul başlasın istiyorum. sevilen diziler hiç bitmesin istiyorum.
  • Yook sarhoş değilim. çok sıkıcıyım çok çok sıkıcıyım..

25 Temmuz 2009 Cumartesi

Unut.

Balkonda yemek masası.

A : annem
D : Damla


a: damla bak şu karşı binada kadın oturuyo iki tane kızı ona hizmet ediyo. gördün mü.
d: uff anne konuyu nereye getirceni biliyorum.
a:biliyosun dimi.
d: bak anne onlar ev kızı olmak için doğmuşlar. hayatları boyunca hizmet etmek zorundalar. ama ben öyle değilim. ben çalışmak için doğmuşum.
a: niye evlenince kocana hizmet etmicekmisin.
D: anne gelenekleri görenekleri unut. nişanı kına gecesini unut. dantelleri unut.
a: evlenmeyi ?
d: evlenmeyi de unut !
a: hııım o zaman bize bakıcaksın sen
d: ONU DA UNUT !

kopuuş..
kahkaha sesleri arasında annemin" bakmıcaksın öyle mi hahahaha" cümlesi.

Am I Kusursuz ??????

o kadar mükemmel bir güzelliğe sahibim ki blog yazarken bile aynaya bakmaktan kendimi alamıyorum. inanılmaz derecede kıskanılan uzun, siyah, canlı saçlara sahibim. onları savururken etrafımdaki kıskançlıktan çatlayan gözleri görünce içimde tarif edemeyeceğim kıpırtılar oluşuyor. kendimle gurur duyuyorum. Bir kızda yüz güzelliği çok önemlidir. Ve bu bende tabiki mevcut. Etkileyici bakışlarımdan söz etmiyorum bile. Tüm bunların yanında müthişte bi fiziğe sahibim. Bikinimi giyip kumsalda boy gösterirken bana çevrilen bakışların şaşkınlığı tüylerimi diken diken ediyor. Kızların hiç sevmediği, erkeklerinse gözlerini alamadığı bir kızım. Tüm güzelliğimi bir yana bırakırsak çokta akıllı ve zekiyim. Kitap kültürümü yadsımak acımasızlık olur. Ayrıca her türlü müziği bilirim. Bilgisayar kurduyum. Bilgisayar konusunda halledemeyeceğim şey yoktur. Kendi formatımı kendim atar, programlarımı kendim yüklerim. İngilizcem de hazırlık okumamla birlikte müthiş bir dereceye geldi. Artık filmleri dublajsız ve altyazısız izleyebiliyorum. Kendi yazdığım şiirlerim, denemelerim, senaryolarım var. Aynı zamanda titizimdir de. Hergün evi baştan sona temizlerim. Ve her yer pırıl pırıl olmadan rahat edemem. Buna kişisel temizlik de dahil. Bakımıma çok önem veririm. Ayda bir kere yüz, saç, tırnak bakımı yaptırırım. Makyajsız dışarı çıkmam ama beni makyajsız görenler böyle de çok güzelsin der.asla yapmacık değilimdir. Türkçeyi çok güzel kullanırım. daha anlatmakla bitiremeyeceğim bir sürü mükemmel özelliğim var ama takdir edersiniz ki onları bu bloga sığdırmak imkansız. Şimdilik bu kadarından bahsettim.
Gelelim terkedilme sebeplerime. Maalesef tüm bu "kusursuz"luğuma rağmen düzgün bir aşk hayatım yok. Çünkü onlara o kadar ağır geliyorum ki pes edip kaçıyorlar. "Yahu" diyorlar "bir tane bile kusurunu bulamadım. kavga sebebi bile bulamıyorum. senin bu kadar mükemmel olmana katlanamıyorum . gidip kendimi içkiye vereceğim" . İşte böylece terkediyorlar. Sanırım benim kadar mükemmelini hiçbir zaman bulamayacağım.
Ve evet sanırım biraz şizofrenim. Ama takdir edersiniz ki mükemmel olunca çok fazla arkadaşınız olamıyor. Komplekse girdikleri için yanımda pek dolaşmıyorlar. Eh doğal olarak tek başınalık psikolojik sorunlar çıkartıyor.
Hey durun bir dakika ?
Tüm bunları uydurduğumu nasıl söylersiniz. ?
Tabiiki ben bu bahsettiğim kişiyim. Ve evet kusursuzum.
Eğer kusursuz olmak suçsa tamam.
Suçumu kabul ediyorum.
Ben kusursuzum.
Kusursuz damla.
Ama şimdi söyleyin bana
"Bu da mı gol değil ???????????"

Ben bugün bunu gördüm.

  • söz veriyorum bir daha bridget jones izleyip ağlamıycam.
  • salı günü babam geliyor. ve annem evi içkiye boğdu. kesinlikle kutlanması gereken bişey. elindekileri görünce "oovv anne içimi okudun gerçekten ihtiyacım vardı" dedim. dilimi tutmayı ne zaman öğrenicem gerçekten merak etmekteyim. "niye ihtiyacın vardı damla" beklenen soru bu. "aa şey yani evde boş boş oturmaktan sıkıldım canım aaa biraz dağıtmak benim de hakkım" diye yine o müthiş kıvırmalarımdan birini gerçekleştirdim.
  • lanet olsun Teo "unutamadım"ı bu kadar güzel söylemek zorundamıydın. ve sen gamze bu şarkıyı bana göndermek zorundamıydın. yok canııım acı çekmiyorum keyfim gayet yerinde. en az 45 yıllık kocasını kanserden kaybetmiş yaşlı bir teyze kadar.
  • bir kaç haftadır evin etrafında beni izleyen biri var. 17-23 yaş aralığında. yanık tenli büyük ihtimalle güneşten. uzun boylu. ve tam yalova çocuğu özelliklerine sahip. yani yalova tikisi. bizim apartmanın taa ileri karşısında oturuyor. ve cadde onların apartmanının arkasında olmasına rağmen bizim evden dolanıyor. eh dolanırken kafasını camdan içeri sokmadığı kalıyor. tanrım gerçekten korkutucu. evde baktığım her yerde onu görüyorum. gerizekalı ev halimde neye bakıyosun anlamam ki. saçlarım darmadağınık bir topuz, yüzüm sıfır makyaj, balkonda kan ter içinde halı silkeliyorum. aman ne çekici ! bazı insanlar gerçekten midesiz. buna bir örneğim daha var ama adını söylemeyeceğim. çok yakınlarım anlamıştır o midesizin kim olduğunu.
  • şuan bilgisayar ve bilgisayar masasını tabiri caizse bok götürüyor. annem günlerdir "bak damla temizle orayı baban geldiğinde kıyameti koparır benden söylemesi" diyor. ben de pazara erteliyorum hep. hani büyük temizlikler pazar günleri yapılır ya. off yine her gün bilgisayarın tozunu almak zorunda kalıcam babam gelince. ve yine ev diskoveri neyşınıl coğrafik sesleriyle dolu olucak. bilgisayar başında tam derinlere dalmışken, feysbuk sosyomat myspace itüsözlük beni hipnotize etmişken tok bir erkek sesi "kaaaaalkkk" diye bağıracak. ovvv heycan verici bunu gerçekten özlemişim. yine şımarık bir kız çocuğu gibi davranabilicem. ve annem ömrümü çürütemicek. heeyyy daddy gel artık !
  • Damla akarın artık bir ilişkisi yok. Ouuuvvv yee meen ! feysbuku gerçekten seviyorum. gerçekleri insanın yüzüne tokat gibi çarpıyor.
  • Şu duygu dolu günlerimde şarkılarıyla elimi tutan haykocuğuma seslenmek istiyorum. tenk yu meen ! teksin dostum. seviyorum seni.ben mi kaldım bir yalnız dimi yani ?
  • ayrıca şu eski sevgilime kapak olsun videosundan bir tane ben de çekicem ahaha :D gitti gidiyorda 1tlye satıcak pek bi eşyası yok bende ama olsun canıııııım :D
  • ay tamam be susuyorum. bazen saçmalamaktan yoruluyorum. biliyorum ben zaten yorgunellayım bu gayet normal.
  • unutmadan Yorgunella bir Kolera şarkısıdır. Kendimi özdeşleştirdiğim bir sürü Koler şarkısından sadece bi tanesi.


21 Temmuz 2009 Salı

geçmişe takılır saçım.

biliyorum bu aralar geçmişimi çok kurcalıyorum.
hele ki çocukluğumu.
bunu daha önce açıklamıştım. çocuk olmayı o kadar çok özlüyorum ki.
bi kaç gündür insanların çocuklukları hakkında yazdığı yazıları okuyorum.
ne güzel anlatmışlar, " ağaçlara tırmanırdım, düz duvara bile tırmanmaya çalışırdım, çok fenaydım çoook"
sürekli bunu düşünüyorum. çok mal bi çocuktum.
koşmaktan nefret ederdim. hala ediyorum.
rekabete gelemezdim. eğer fena rekabet olan bi oyun oynanacaksa köşeye çekilir "canım istemiyo" derdim.
hiç ağaca tırmanmadım. ve bi taraflarımı yarmadım.
hiçbir bahçeden meyve çalmadım.
annemi çok uğraştırmadım. ağzıma sakız, elime oyuncak vermesi yeterliydi.
istediğim bir şey alınmayınca kıyametler koparmadım. sessizce kabullendim.
ablamı kıskanmadım.
liseyi bitirene kadar kaşlarımı almadım.
lisede wcde gizli gizli sigara içmedim.
okuldan kaçmadım. dersler boş olduğunda doğruca eve gittim.
hiç sınıfta kalmadım.
hiç kavga etmedim.
hiç sevgilimle dolaşmadım.
sabah okula gider, akşam aynı saatte eve dönerdim.
ve ertesi sabaha kadar dışarı çıkmazdım.
lise bitene kadar makyaj yapmadım.
eteğimi kıvırmadım.
ama yine de görünüşüm bir ineği andırmıyordu.
annem eteğimi kısaltmıştı.
ve okula saçlarım açık gitmeme hiçbir şey demezdi.
bu tür şeylerde onlar bana karışmazdı.
ama gizli bir baskıları vardı üzerimde.
belki de önümde çok örnek olduğundan tüm bunları yaparsam başıma geleceklerden korktum.
onların yaşadığı hayatı yaşamaktan korktum.
ve hep sabret damla dedim.
üniversiteyi kazandığında herşey değişicek.
bu şehirde yaşamak zorunda kalmayacaksın.
ve canının istediğini yapabileceksin.
ve üniversiteyi kazandım. gerçekten de özgürdüm.
her ne kadar ablamda kalıyor olsam da anne ve babayla kalmanın baskısı yoktu.
ve hazırlığı bitirdim.
şimdi yine bu şehirdeyim.
ve yine sabret damla diyorum. okul başladığında herşey değişicek.
bu yalovada evde oturarak geçirdiğin son yaz.
bu boş yaşamın her dakikasının intikamını alıcam.

Onun aşkı bana XL

  • allah kahrıbela artık blog yazamıyorum. son yazdıklarıma bakar mısın ben bir malım.
  • bugün kendimi bridget jones gibi hissediyorum. aah peki peki tamam itiraf ediyorum yine film izleyip ağladım.ve çok saçmalıyorum. ve ve ben gerçekten aptalım. asosyal ve konuşma özürlüyüm. hiçbi zaman mutlu olamıcam böhhhhhhöööööyyttt.
  • artık okul açılsın istiyorum bu lanet yerde bi dakka bile durmak istemiyorum. oooooooof niye benim hayatım eğlenceli ve hareketli değil. neden bu adı batasıca şehrin içine tıkılıp kalmak zorundayım. hayatımdaki ekşın kıtlığından ölmek üzereyim. tekdüze ! bu sözcük bile fazla hareketli kaçar benim hayatıma. anaaaaaaaaaaaam. gelin alın beni nolur.
  • salı günü babam geliyor. ama eğer yine bir aksilik çıkarsa türk silahlı kuvvetlerine hazırladığım çok kapsamlı ve öldürücü küfürler var.!
  • murat yılmazyıldırım öldürüyosun beniiiiiiiiiiiiiiiiiiiii :(((
  • yarın düğün için elbise bakmaya çıkıcam. lanet olası düğünlerden nefret ediyorum.
  • Hayko sahnelere kısa süreliğine veda etti. ama mutlu mesut konseri izlerken sıçtı ağzıma yani. zaten dokunsan ağlıcak moddayım. hayko ağlar da ben naparım.
  • üstü kapalı konuşmaktan nefret ediyorum. ne zaman tüm istediklerimi açık açık söyleyebilme olgunluğuna ulaşıcam. 2. kez lanet olsun.
  • kahretsin hava o kadar sıcak ki ruhumu teslim edicem.
  • "Dün akşam seni sevdiğimi söylemiştim ya. İnanma. Sadece dalga geçiyordum."

19 Temmuz 2009 Pazar

Life Like This

bazen iyiki diyorum. iyiki ben varım. iyiki doğmuşum da etrafımdaki tüm güzellikleri doyasıya seyredebilme şansım olmuş. iyiki dünyalıyım. ve iyiki doğa var. dağlar, denizler, bulutlar, yıldızlar, yağmurlar iyiki var. ve belki de iyiki doğmuş diyebilmemin tek sebebi de bu.
ama bazen de keşke diyorum. keşke olmasaydım. keşke olmasaydım da bu kadar ağlamasaydım. insanların ne kadar kötü olduklarını öğrenmeseydim. keşke görmeseydim orman yangınlarını, denizdeki pislikleri, fabrika dumanlarını, çocukların ölümünü, insanların birbirini katletmesini, kızına tecavüz eden babayı..olmasaydım da tüm bunları görmeseydim. ve yitirmeseydim tüm hevesimi.
ve işte tam bu sırada işte diyorum. hayat bu. hayat iyikilerle ve keşkelerle dolu..umut ettiğim tek şey ise iyikilerimin keşkelerimden fazla olması...

hayatımdaki iyikilere teşekkürler..iyiki varsınız..

hayatımdaki keşkelere de teşekkürler..iyiki gittiniz...

18 Temmuz 2009 Cumartesi

mal insanlar topluluğu

şu hayatta bir tane normal insana rastlayamayacakmıyım ben ?
yine akraba denilen insanlar sinirlerimi evereste çıkardı. Kuzenimin müstakbel kocasının ailesi ve büyük dayımlarla pikniğe gidilcekmiş. Anneme ben gelmem deyince yine yedim bi ton lafı. Hayır yani zaten kız beni çağırmadı ki ben niye gidiyorum kardeşim diyince de "sen biyere çıkmıyosun diye çağırmıyorlardır" demez mi. Kardeşim çıkmıyorsam çıkmıyorum nezaketen sorulur dimi. Çağrılmadığım yere neden gideyim yaani. Bi de trip yapıp suratıma kapattı telefonu annem. Tam bir ömür törpüsü. Ya napıcam orda hepsi maskelerini takıp gelicek. sahte gülücükler, sahte sevgi gösterileri. Bi de hep yaşlı. Mal mal oturucakmıyım. Damat beyden de hiç hazetmiyorum. Soğuk nevale ! Takıldığım nokta hepsinin ağzında aynı şey. "damla hep evde oturuyor" . Yahu sanane kardeşim sa-na-ne? Başka bi gündem bulun kendinize artık. Hala beyinleri almıyor. 70 kere anlattım ama yokk nato kafa nato mermer. Mesela İstanbul'da oturuyor olsam yine çıkmasam dışarı tamam. O zaman ne denilse haklı. Gezilcek bi sürü yer var damla dışarı çıkmıyor aptal. Ama kardeşim yalova burası yaaahuuu. Kıytırıktan bi sahili var o da kıçım kadar. Kafanı nereye çevirsen çarşaflılar, hacılar. Şort giyip çıksan uyuz uyuz bakarlar. Doğru dürüst cafesi efendime söyliyim restaurantı yok. ne yapayım yaaaa? Güneş tepede zaten manyak mıyım. Şurda bi kaç ay sonra zaten okul başlıcak. Son evde oturmalarım. Onda da bi rahat bırakın kardeşiiim.

Bi diğer mal insan topluluğu da hayfanlar.
Rockn coke'a gitmişler güya ama internetten çıkmıyorlar. Bi tanesi iletisine yazmış "şuanda rakınkoktayım aylin aslım sahnede" yaa manyak mısın kardeşim aylin aslım sahnedeyse sen nette ne halt yiyosun. bırak teknolojiyi de festivalin tadını çıkar. ama yoook milletin gözüne sokacak ya.
öbürü feysbukuna "şuan rakınkoktayım ana sahne karşımda" ulan nasıl insansın sen. tadını çıkarsana niye millete nispet yapmaya çalışıyosun ne geçicek eline.
bi diğeri "kanaldyi açın ben varım" yazmış. bunların hepsi rakınkokta ama feysbuktan da çıkmıyorlar.
nasıl iştir yarabbiiiiiii !

bir de bu grup cidden grup yani.
böyle eş değiştiriyorlar sürekli. sanki o grup haricinde başka insan yok. o ondan ayrılıyo öbürüyle çıkıyo, o öbürüne aşık oluyo öbürü başkasına. başka işiniz mi yok yaaa.
amaç hayko değil yaani. amaç abazalık.
haykoyu da kullanıyolar anacım.

allahın cezaları sinirlerimi hoplattılar bugün bugün.
ooh sövdüm sövdüm de rahatladım.

12 Temmuz 2009 Pazar

sarı korkular

Otobüsle 5 saat yol geldim.
akçaya.
yolda tek hayalim kızgın sulardan serin sulara atlamaktı.
ama geldiğimde felaketü-l vesvese bi havayla karşılaştım.
deniz kızgındı ve gökyüzünde şimşekler çakıyordu.
denize girme hayallerim işte o kızgın sulara düştü.
ardından yağmur yağmaya başladı.
ama görüntü o kadar müthişti ki isyan edemedim.
sadece bu aralar şans yanımda dolaşmıyor.
bunu farkettim.
fotoğraf makinemin hafıza kartını evde unuttum.
anca bi mal bunu yapar.
bu şanssızlığın bir an önce bitmesini istiyorum.
zira bu yazı iyi hatırlamamı sağlayacak tek şey bu tatildi.
allah kahr-ı bela
ne menem bi yazmış.
herşey kötü gitmeye başladı.
neyse neyse umarım yarın hava açar da,
bütün sıkıtılarımı denize bırakıp yalovaya dönerim.

şimdi bi internet cafeden yazıyorum.
evet biliyorum ben bir bağımlıyım.
ama denize girememişken böyle bi avutma şeysine ihtiyacım vardı.
hem belki moralimi düzelticek bişeyler bulurum dedim ama
bulamadım.
ve şimdi dilimde bi türkü tutturarak gidicem pansiyonuma.
bulamaadııım bulamadııım bulamaadııım yaaaaaaaar.

11 Temmuz 2009 Cumartesi

Ne menem bir menemen

yarın Akçay'a gidiyorum
bu yaz denize girmek haram bana saçmalamalarım (bunela) sona ermiş bulunmakta.
gitcem kızgın kumlardan serin sulara atcem kendimi.
demet akalın moduna girdim bavulu hazırlarken.
bi kaç gün tatile çıkmalıyımm aklıma gelirseen sana yazarım hehuhe.
eblek eblek ekrana bakmaktan yosunlaşma kıvamına gelmiştim.
artık kalp gözü sır kapısı falan izliyorum salatalık doğrarken.
o derece malık bişey oldum çıktım.
bütün şeyler ayrı yazılır biliyoruz heralde.
ama 'bişey' demenin de bi sempatisi vardır canım
kesme blog yazarken beni böyle kayda değmez imla hatalarıyla.
neyse canım ne menem bişeymiş.
çok seviyoruuumm şu lafı.
ne menem bi menemen
asfadgsdfhagfj
(şöyle gülmeyi de beceremiyorum)
neyse be hadi git.

10 Temmuz 2009 Cuma

İlgisizlik Hastalığı

sırtımda inanılmaz bir ağrı var bir kaç gündür.
sanki biri hançer saplamış da çıkaramamışım gibi.
nefes aldıkça hançeri çeviriyorlar sanki 90 derece.
mide ağrısıdır, sırtıma vuruyordur dedim mide hapı içtim,
tık yok.
üşütmüşümdür dedim bi kaç gün camı pencereyi açmadım
ı-ıh fayda etmedi.
kas gevşetici alsam geçer dedim.
o da olmadı.
artık kanatlarım çıkıyor heralde onun sancısı diye espriye vuruyorum olayı.
kaç gündür çektiğim bu dayanılmaz acının üzerine sinüzit + öksürük eklendi bu sabah.
öksürdüğümde boğazımın yırtıldığına mı yanayım,
beynimin hoplayıp yerine tekrar oturmasına mı.
öksürünce sırtımın acısı da şiddetleniyor doğal olarak.
böyle bütün gün mal gibi acı çektim bugün.
ne yemek yemek, ne nete girmek, ne kitap okumak istedi canım.
müziği bile kafam kaldırmıyor.
acayip de ilgiye ihtiyacım var ama gösterenim yok.
insan yalnızken hasta olunca bi de üzüntü ekleniyor üzerine.
otur ağla yani.
annem pazar günü akçay'a gitme planları yapıyor.
ama bu sırt ağrısı geçmezse o yolu nasıl çekerim bilmiyorum.
akçaydan naaşımı alırsınız artık.
amelie müzikleri bile mutlu olmama yetmiyor :(

9 Temmuz 2009 Perşembe

Beyinsiz insana tahammülüm yok.

yarım saattir konuya nasıl başlayacağımı düşünüyorum ama hiçbir şey bulamadım sinirden.direk sövüşe geçmek istiyorum mümkünse. hem farkettiyseniz bunu yazarken de aslında giriş cümlemi de bulmuş oldum. zekilik böyle bir şey kahretsin hah. neyse kibirimin sinirimin önüne geçmesine izin vermeyeceğim. biz lanet olası Yalova'da lanet olası Toki konutlarında oturuyoruz. Yalovanın insanları zaten pislik, bi de buna en pis insanların Tokiye toplanması sorunsalı eklendi. Balkona çamaşır asmaya çarşafla çıkan komşularım var benim. Hatta camları çarşafla silen. Her gün camiden vaaz veriliyor. Dün konu alışveriş merkezleriydi mesela. Alışveriş merkezlerinin insanların gözünü boyayıp, dinden uzaklaştırdığından falan bahsediliyordu. Tabi bu sırada Kipa hipermarketin servisleri kalkıyordu toki evlerinden. İşte böyle bi sitede oturuyorum. Sırf bunları görmeyip, duymamak için, sıcaktan bayılma pahasına camları kapatıp, perdeleri sıkı sıkı örtüp, son ses müzik açıp keyfime bakıyordum. Taa ki beni bizzat rahatsız edene kadar. Odamın camında bir adet Hayko Cepkin ve bir adet Deniz Gezmiş fotoğrafı var. Başta onları sevdiğimi cümle alem duysun diye asmıştım, çıkartmaya karar vermiştim ama tüm tanıdıklar "sizin evi o resimlerden tanıyoruz da buluyoruz" demeye başlayınca tekrar astım. Bugün öğle saatlerine 25-30 yaşlarında biri odamın camına eğilipp Deniz Gezmiş fotosunu incelemiş, gidip yanında bi arkadaşını getirip göstermiş, o gitmiş başka bi tanesi gelip bakmış. Bunlar olurken ben evde değildim. Yan komşumuz felçli olduğu için hep camın önünde olan bi adam. Adamları görüp sormuş neye bakıyorsunuz diye. Onlarda "devrimci biri var burda" demişler. Elazığlı olduklarını söylemişler. Akşam eve geldiğimizde komşumuz annemle konuşmak istedi ve anlattı. Annem gelip bana söylediğinde beynime kan sıçradı. Kim hangi hakla gelip camıma astığım fotoğrafa karışabilir? Niye insanlar birbirlerinin görüşlerine saygı göstermiyor. Eğer senin düşüncelerine tersse görmezden gelirsin olur biter. Ben çarşaflı bayana çıkıpta yorum yapabilir miyim? Hayır. Banane. Kendi seçimi. Ne kadar bana ters olsa da. Görmemiş gibi davranır hayatıma devam ederim. Ama niye Denizin fotoğrafını astım diye rahatsız ediliyorum? Annem de korktu şimdi "bütün gün evde yalnızsın, taşlarlarsa falan. baban da yok" Yani ne gerek var huzur bozmaya e be insanlar. Kafana göre yaşa öl niye başkalarının düşüncelerine karşı çıkıyorsun. Zaten sabah babamın 20 gün sonra geleceğini öğrendim. Kafam allak bullaktı. Tuz biber oldu. Beyinsizler ordusu. Tiksiniyorum hepinizden. He fotoğrafı çıkardım mı? Tabii ki hayır. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım.

7 Temmuz 2009 Salı

umrun umrumdur göremezken.

sanırım fazla uyumaktan beyin hücrelerinin zehirlenip düşüncelerin zedelenmesi olayı gerçekleşti.
ulan 1 saniye önce ne yapmayı düşündüğümü hatırlamıyorum.
yemeği ısıtmak için ocağa koyduğumu unutuyorum mesela.
annemin çöpü atmaya gittiğini unutup zili çalınca kim o diyorum. alla alla kim bu saatte bile dedim ya.
gidip şu pencereyi açıyım diye yatak odasına gidiyorum ve etrafa mal mal bakıp geri dönüyorum.
ablam ara mutlaka ve gel bize diye 40 kere tembih etmişti ve unuttum.
Aklımın ucundan geçmedi telefonu elime almak.
arayıp sormam gereken diğer insanları da unutuyorum tabi.
-damla niye aramıyosun?
-yaaa aay şey unuttum ben seni tamamen kusura bakma
-oldu bye.


ne kadar bedbahtım
nayırrr
nolamaazz
düşünemiiyoruumm !

düşünemiyorum
o halde
yokum mu yani şimdi.

yok olduysam yokumdur
o zaman yok olmam niye umrumda olsun ki
hatta olabilicek bir
umrum var mıdır ?

6 Temmuz 2009 Pazartesi

Oku ve Kendine gel Yorgunella.

bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına
inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat
olsun. giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve
yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme
yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.

sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya
hazırdır. hani ağzınla kuş tutsan "bu kuşun kanadı
neden beyaz değil?" diye bir soruyla bile
karsılaşabilirsin.. iki ucu keskin bıçaktır bu işin.
yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her
zaman. bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. iyi
halin cezanda indirim sağlamaz.


sen, "ama senin için şunu yaptım" derken o, "şunu
yapmadın" diye cevap verecektir. ve ne söylesen
karşılığında mutlaka başka bir iddiayla
karşılaşacaksındır. üzülme, sen aşkı yaşanması
gerektiği gibi yaşadın.özledin, içtin, ağladın,
güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın.
"peki o ne yaptı" deme. herkes kendinden sorumludur
aşkta. sen aşkını doya doya yaşarken o kendine
engeller koyuyorsa bu onun sorunu. bir insan eksik
yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak
için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için?
hayatı ıskalama lüksün yok senin. onun varsa, bırak o
lüksü sonuna kadar yaşasın.


her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "acılara tutunarak"
yaşamayı öğreneli çok oldu. hem ne olmuş yani,
yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. sen mutluluğu
hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki.... epeydir
eline almadığın kitaplar seni bekliyor.kitap okurken
de mutlu oluyorsun unuttun mu? kentin hiç görmediğin
sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif
verecek sana.yine içeceksin rakını balığın yanında.
üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de
cabası....


sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun
asolan yürektir.yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip
de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın
sürece o yürek var olacak seninle birlikte. sen yeter
ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda
duygusunu. elbet bitecek güneşe hasret günler. ve o
zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler
değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...


Nazım Hikmet RAN

5 Temmuz 2009 Pazar

Yalnızlığım.

  • benimle dans eder misin'i izledim canım çok pis dans etmek istedi. hani insan savaş filmi izleyince asker, aşk filmi izleyince aşık, dövüş filmi izleyince dövüşçü olmak ister ya. onun gibi bir şey. Aklıma küçükken dansöz olmak istediğim geldi. Güldüm sonra. Salak mısın kızım sen dedim. Sonra yoo değilim bi hayran kitlem bile var dedim . Düğünlerin vazgeçilmeziydim ya dedim. Hani dedim asena darbuka solo çalmaya başlayınca herkes damla nerde diye sorardı ya dedim demek ki güzel kıvıyordum dedim. Sonra karanlığa açılan küçük bi pencere gibi dans müziği çalmaya başladı. Kalktım bi güzel dansettim. aaa hakketten(!) iyi hissettiyor dansçılığa adım mı atsam dedim. ama nefes nefese kaldığımı görünce otur kız yerine yorgunellanın dansettiği nerde görülmüş dedim. 2 seksen uzandım koltuğa onlar dans etsin ben izliyim dedim. İzledim. Yiğit çıktı Michael Jackson dansı yaptı falan. Dansımla yaşatıcam onu dedi. Baya hüzünlüydü ben anladım onun halinden. Eğer bi sanatçının ciddi anlamda takipçisi (hayran ya da fan kelimesinden nefret ediyorum) iseniz anlarsınız. Misal ben feci bir Hayko Cepkin takipçisiyim. Onun kaybında nasıl hissedeceğimi düşününce Michael'in ardından intihar edenleri anlıyorum az da olsa. Biliyorum bir nokta bu kadar uzun olmamalıydı ve ben konudan konuya atlamamalıydım ama seni dostum bildim be blog. Tek dostum sensin içimi sana döküyorum. Hatta bu içimi tam dökememiş halim. Düşün artık neler barındırıyorum iç dünyamda.
  • Çok fazla uyuduğum halde uyku bana yetmiyor. Bunun nedenini bilen varsa bana ulaşsın lütfen. Zira ciddi bir hastalık olabilir falan. İhmal etmeyelim. Erken teşhis hayat kurtarır neticesinde.
  • Bazen yaptığım herşeyden pişman oluyorum.
  • Susup beklemek gerekmesin ya bazen. Neye sinir olduysam çat çat söyleyebiliyim hep. Of amaan.
  • Kimse ilgi göstermedi, göstermiyor, göstermeyecek. Annem söylediğim şeylerle hiçbir zaman ilgilenmedi. Ablalarım duygusal durumumu hiç önemsemedi. Arkadaşlarım ne istediğimle ilgilenmedi. Amaç sadece çıkardı çoğu için. Şimdiye kadar kendime yakın görüp hoşlandığım kişiler ilgilenmedi. Doktorlar bile ilgilenmedi benimle şu hayatta. Hep baştan savma muayene ettiler. Sevdiğim kediler uzaklaştı yanımdan. Evet daha sayabilirim. En önemlisi de .. Neyse canım. İşte böyle ilgisiz kalan çocuklarda ileride kendini beğenmişlik, ve ukalalık baş gösterir. Başkaları ilgilenmiyorsa ben ilgilenirim kendimle derler. Pedagog'um zaten aslında ben.
  • Mezun olanları gördüm canım mezun olmak istedi. 4 yıl geçecek mi , o günleri görecek miyim.
  • Gözlerin gözlerime değince, felaketim olurdu ağlardım..Beni sevmiyordun bilirdim..Bir sevdiğin vardı duyardım...(bütün samimiyetimle söylüyorum sıçtın ağzıma Atilla İlhan.)
  • Bu blogta olmadı, kelimeler toparlanmadı, işte şimdi çöpe gidiyor..Bloguma son verirken, seni her zaman çok seven..Ben..

ay em hepi corç !

bugün içim, dışım, ruhum, kalbim heryerim yıkandı ve temizlendi.
evet bunda halı yıkamanın büyük payı var.
halıyı yıkarken içimdeki nefreti kustum,
ve durularken su içimdeki pislikleri de aldı götürdü.
o boktan düşüncelerim aktı gitti.
tertemizim şimdi halılarla birlikte.
kir, pas, düşman lekeler..
hepsi yok oldu ben yok ettim.
annem halı yıkarken sadece temiz olup olmadığıyla ilgileniyordu.
benimse kafamda bunlar vardı işte..
biliyorum halı yıkarken bunları düşünmek normal değil.
ama bugün seviyorum ben kendimi.
ve oldukça mutluyum.
aynada yanaklarımı sıkıp ' maşallah maşallah' demek istiyorum.




not: 2 gündür gök gürlüyor ama yeryüzüne henüz tek bir damla bile düşmedi. Bulutlar bana küskün..beyaz değiller..karalar ama yağmur bırakmıyorlar..garip.

4 Temmuz 2009 Cumartesi

ay heyt me

  • şey..tamam kabul ediyorum..ilgimle boğarım.
  • küçükken bedişi izleyip, kendini fazla kaptırıp, hayal ederken kafasında canlandıran bi kızdım ben.
  • evet. geçmişe bakarken boynum tutuldu. ama çocukluğumu o kadar çok seviyorum ki büyümeyi kabullenemiyorum. bugün annemle balkonda otururken, yakalanbaç oynayan çocuklara bakıp "izlerken ben yoruldum be" dedim. ve annem senin çocukken koştuğunu hiç görmedim dedi. bütün gün salıncağın üzerinde ağzında sakız dışarıyı seyrederdin dedi. sanırım beyin röntgeni çektirmeye ihtiyacım var..bende tepkisizlik ve hareketsizliğe yol açan bişeyler var. bilmem.
  • babamın geldiğimde ağzını burnunu dağıtıcam yemek yemiyomuşsun hep bilgisayar başındaymışsın sözleri korkup bilgisayarıma kaçmama sebep oldu. gel baba.
  • bugün kendimi sevmiyorum.

3 Temmuz 2009 Cuma

çek git böbeğim uzaklara.

annem bana pijama takımı almış.
"nasılsa evden çıkmıyosun.
sana anca pijama lazım.
dışarı çıkmadığın için otomatikman(ne zıkkımsa) dışarıda giyecek bir şeye ihtiyacın yok"
dedi.
Ben de aldım giydim.
Ne hoş çok tenk yu dedim.

bkz; evde oturmaktan yıldırma çabaları.
ben yer miyim ?

Yorgunella'nın sırrı açığa çıkıyor !

yorgunella çocukluk geceliğiyle uyurken saat 12:25'i gösteriyordu. Gün başlayalı çok olmuştu, neredeyse öğleni geçiyordu. İnsanlar kalkmış evlerine ve kendilerine çekidüzen vermiş ve sokaklara dökülmüştü. Kimisi işine, kimisi sevgilisiyle buluşmaya, kimisi kafa dağıtmaya, kimisi sadece denizi seyretmek için atmıştı kendini evden. Ama O hala uyuyordu çift kişilik yatakta çocukluk geceliğiyle. Saçlarını da örmüştü üstelik, kendini çocuk gibi hissetmeyi o kadar seviyordu ki , banyodan çıkınca saçını örmüş ve sütünü yudumlarken annesine "açınca saçlarım dalgalı olucak bunu görmek için sabırsızlanıyorum " demişti. Hep saat başlarında kalkardı. Asla 11:30 ya da 12:45 değil. 12:00 ya da 13:00. Bunun nasıl olabildiğini oda bilmiyordu. Saat başlarında gözlerinin kendiliğinden açılıverdiğini söylüyordu. Eğer tekrar uyumaya devam ederse diğer saat başında gözleri tekrar açılıyordu. Bu akşama kadar böyle sürebilirdi. Ama o kadar da pişkin değildi. Saat 13.00'ü gösterdiğinde gözleri açıldı. Saate baktı ve suratını büzdü. "Hey kafamı yastığa daha yeni koymuştum ! Üstelik deliksiz uyudum, kıpırdamamışım bile, hep aynı tarafa yatmaktan kulağım ağrıyor" diye söylenmeye başladı. Hayır içinden konuşmuyordu. Sanki odada biri varmış da ona anlatıyormuş gibiydi. Pencereye bakarak "İyiki açıktın, geceki esinti müthişti" dedi. Sabah annesinin pantolonunu ütüleyip yerine koymadığı ütüye takıldı ayağı ve ona bakıp " Ayağımı kırıyordun !!" dedi. Banyoya gidip aynaya baktı ve kahkaha attı "Merhaba küçük kız, annen nerede?" dedi. 19 yaşında olmasına rağmen kendini 9 yaşında gibi hissediyordu. Ve böyle görünmek hoşuna gidiyordu. Mutfağa doğru ilerledi ve buzdolabını açıp uzun uzun baktı. "Bugün iştah açıcı şeylerin yok mu ? Dün yediğim şeylerin aynısını yemek istemiyorum artık " dedi. Evet yorgunella eşyalarla konuşuyordu. Ve o kadar mutlu görünüyordu ki ona bakan eşyaların canlı olduklarını zannederdi. Kahvaltısını etti. Her sabah yaptığı gibi bir kaşık pekmez götürdü ağzına. Kilo alması için bu gerekliydi. Sofrayı toplayıp bulaşıkları yıkamaya koyuldu. Tabaklarla tek tek ilgileniyordu. "Süper görünüyosunuz, bulaşıkçı mı olsam ne" diyordu ve yine yüzünde keyifli bir gülümseme vardı. Evi toparladıktan sonra bilgisayarının başına geçmek için sabırsızlanıyordu. Ve telefon çaldı. Arayan annesiydi. Ona evde oturacağına aşşağı inmesini, ablasına gitmesini söyledi. Yorgunella bunları duymaktan sıkıldığı için kesin bi cevap vererek telefonu kapattı. Ve evin salonuna bakarak "Ben hiçbir yere gitmiyorum burada mutluyum." dedi. Yorgunella'nın dışarıya çıkmamasının sırrı burada ortaya çıkıyordu. Yorgunella evi ile konuşuyordu. Televizyonda çıkan herhangi bir melodi dans etmesine yetiyordu. Sevdiği şarkıları açıp bağıra bağıra eşlik ediyordu. Film izleyip ağlıyordu. Komik videolar seyredip karnına kramplar girene kadar gülüyordu. Takip ettiği blogları okuyordu. Sevgilisinin fotoğraflarını seyrediyordu. Alternatif gruplar keşfediyordu. Pet Society oynuyordu. Karaoke yapıyordu. Evde onu mutlu edebilicek birçok şey vardı. Ve bunlar ona yetiyordu. En önemlisi Yorgunella böyle mutluydu..Bunları yazmayı bitirdikten sonra da playlist'inden Bertaraf Et'i açıp Hayko'yu taklit edip kahkahalara boğulacak...

1 Temmuz 2009 Çarşamba

hep yek, hep tek başıma..

karnımda yine aynı his var.kalbimde. ve ruhumda.belirsizlik hissi.bugün o kadar çok 'lanet olsun' dedim ki.ne olacaksa hemen olup bitsin istiyorum. iyi ya da kötü hiç farketmez. herşey belli olsun. ben de duygularımı ona göre harekete geçireyim. o kadar sıkıldım ki aptal durumuna düşmekten.düşürülmekten. ben de kendimi akıllı sanardım. en ufak bi harekete kapılıp yuvarlanıp gidiyorum. sonra gümm duvara tosluyorum. kafama dank etmesi için daha kaç kere toslamam gerekiyor farkındalık duvarına? ya da insanları ne zaman anlamaya başlayacağım..nasıl bi insanı bu kadar üzüp rahat uyuyabiliyorlar. ya da ne yaptıklarını düşünmüyorlar mı? neden ben de kafama göre yaşayamıyorum ya of ! tamam diyorum artık sallamıycam, umrumda olmıcak. ama yok beynim o kadar hızlı düşünce üretiyor ki deliricek gibi oluyorum. sanırım evrene mesaj yolluyorum. secret olayı yani. böyle olcak böyle olcak diye düşünüyorum ve evren onu bana aynen yolluyor. ya mutluluk bu kadar kısa sürmek zorunda mı. ben neden hiçbir şeyi tam yapamıyorum. ne kendimi ne de başkalarını memnun edebiliyorum. sorun hiçbişey yapmamam mı yoksa yanlış şeyler yapmam mı. o kadar karışığım ki kendimden nefret etmeye başladım. keşke bir dilek hakkım olsaydı başka biri olmayı dilerdim. daha tepkili, daha umursamaz..ne biliyim işte..işe yarar biri mesela..her ne kadar öyle olmadığımı herkese anlatmaya çalışssam da sanırım beni de buna inandırmaya başladılar. işe yaramaz insan kılıfı. belki de bu kılıfı giymek daha kolay olucak. bilmiyoruuuuum. neden bu kadar donuk ve tepkisizim..sanal alemin derin suları beni böyle yapan dimi..evet böyle dediğinizi duyabiliyorum. asosyallik denen illet. ama ben bunun geçici olduğunu biliyorum. hatta asosyalliğimin son 3 ayı..bu yazdan sonra bidaha asla hiçbişey yapmadan oturmayacağıma söz verdim. kendime. son anların tadını çıkarıyorum fena mı.. tabi kışı görmeden ölmezsem :) insanların benden memnun olmamasını hazmedemiyorum. daha ne istiyosunuz ki. tek istediğiniz sevgi değilse zaten ben istediğinizi veremem size. yapabileceğim tek şey sevmek. sevdikten sonra ise yapabileceklerimin sınırı yok. ama önce sevmeme izin vermelisiniz. ve karşılık tabi kii. ama uğraşmak zor dimi. çaba harcamak zor. boşverin öyleyse. ne önemi var. ben bi şekilde mutlu ederim kendimi. olmadı bunalımdan bunalıma girer sürdürürüm yaşamımı. yine ağlarım kelebek görünce. sonra gülmeye başlarım birinin takılıp düşmesine..ağlar güler ağlar güler siniri bozuk gezerim. boşverin. eğer yapamayacaksanız hiç başlamayın. şimdiden durdurun. olur mu ..