17 Ağustos 2010 Salı

günaydın siyahlar.


  • çok fazla uyumaya başladım yine. uyuyoruuumm günler çabuk geçsin diyeeğ. bkz. gece yolcuları
  • son sinüzit krizimden sonra yine hapçı oldum. yığdılar bi ton ilaç. içip evde moron moron dolaşıcam. hadi bakalım.
  • siyah ojeye geri dönüş yaptım oğlum. iç dünyan ojelerine yansıyor de bakalım da sana bi benjamin linus bakışı atayım.
  • annemle babam tartışırlarken "kadın haklı beyler" diyesim geliyor. ne yaptın sen bize inci sözlük.
  • lanet olasıca akrabalardan kurtulmak için facebookta soyadımı değiştirdim. elbet birgün nüfus cüzdanımda da değiştireceğim kahrolası soyadımı.
  • babam neyşınıl coğrafik izlerken "damla bak leopar, gidip onu öldürmemi ister misin? tayt yaparız" diyorsa bu işte bir yanlışlık var demektir.
  • hayır yani bana dümdüz, sıradan bir aile zaten gitmezdi bunu kabul ediyorum.
  • hatta babamla annemin arasında geçen "telefonun nerde? - aynanın önünde. -ayna nerde? -yatak odasında. -yatak odası nerde? inek içtiii!!!" diyoloğunu duyunca kişiliğimin nasıl oluştuğunu daha iyi kavrayabildim.
  • ve tabii ki tartışırlarken karısına "mutantım oğluum ben wolverinim ne sandın?" diyen bir babanız varsa işte o zaman sıçtınız demektir.

16 Ağustos 2010 Pazartesi

17 ağustos 1999


yalovada yaşıyorduk. 9 yaşındaydım. ablamsa 14. ranzamız vardı. üstünde ben uyuyordum. ablam her sabah ranzayı sallayarak uyandırırdı beni. 16 ağustos gecesi de ranzamın sallandığını hissedince gülerek uyandım. ablamı görmeyi umarken düşen tavanı gördüm. ne olduğunu anlamaya çalışırken annemle babam odamıza dalıp bizi kucaklarına aldılar. zemin katta oturduğumuz için çabuk dışarı çıktık. kaldırımda oturduk. olanları anlamak için etrafımıza bakınırken iç organlarını tutarak koşan kanlar içinde bir adam gördüm. sonra yan binada balkonda bağıran adamı. bina yıkıldı adamın elinin havada kalışını son ana kadar izledim. annem akrabalarımız için endişeleniyordu. annemin astımı vardı ve toz toprak yüzünen krize girmişti. işte o zaman ağlamaya başladım. arabadan inip annemi çıkarttık. ama önünde durduğumuz bina bize doğru hareket edince nasıl arabaya bindiğimizi allah bilir. korkunun da ötesindeydi. sonra heykele gittik. tüm insanlar oraya toplanmıştı. anneannemler, ablamlar, dayımlar aynı yerde oturduğu için heykelde bir aradaydılar. gittiğimizde hiçbirimize bir zarar gelmediğini görünce gözyaşlarıyla birbirimizle kucaklaşmamızı asla unutmayacağım. sonrası hayatta kalma çabası... aylarca yerlerde uyuduk, gelen yardımlarla beslendik, çocuktum.

o günler korkutucuydu, acıydı evet ama hayatımda büyük iz bıraktılar. bir çok anı yer etti kafamda.

mesela;
-16 ağustos gününe dair hatırladığım sürekli ölümden bahsetmemizdi. akşamüstü sahilde ailecek gezerken bisküvi diye tutturmuştum. eve gidene kadar ısrar etmiştim ancak annem bana "yemesen ölür müsün" demiş ve bisküviyi almamıştı.
-bebeği olan ablam istanbuldan gelmişti. ortanca ablam onlarda kalması için ısrar ederken "bize gelsen ölürsün sanki" gibi bir laf etmişti. hani malum oldu derler ya.. (ablamın uyuyacağı arka oda depremde tamamen çöktü. eğer ablam bizde kalsaydı ölebilirdi.)
-depremden sonra insanların çaresizliğinden yararlanan bakkallar vardı. bir suyu 5 milyona satıyorlardı. unutmak ne mümkün.
-derme çatma bir çadır kurmuştuk. içinde herkes uykuya dalmıştı. bir gürültüyle uyandık. çadır tepemize yıkılmıştı. ikinci kez depremi yaşadığımı hissettim.
-ikinci çadırımızı ağaca bağlayarak kurmuştuk. çadır şeffaf muşambadandı. şiddetli yağmurlar başlamıştı. şimşek çakıyordu. ve şimşek ağaca çarparsa hepimiz saniyede kül olabilirdik. bunun korkusuyla o şeffaf çadırda şimşeği izlemek için gözümü kırpmadığım geceyi unutamam.
-çocuktum. o perişanlığın içinde bile oyun oynama isteğim vardı. kuzenimle ip atlıyorduk. depremin yarattığı derin yarıklardan birine ayağım girdi ve ağzımı yere çarptım. dişlerim kırıldı. babam beni kucağına aldı koşturarak hastaneye gittik. ama hastanenin her tarafı ölülerle doluydu. o kokuyu unutamam.



üzerinden yıllar geçti ama her 17 ağustosta o günleri tekrar tekrar yaşıyorum. ölenlerin mekanı cennet olsun..

14 Ağustos 2010 Cumartesi

yüzüm saati bile durduracak kadar asık


insanlar ne zaman bu kadar can sıkıcı olmaya başladı bilmiyorum. nefes alış verişlerine bile katlanamayacak hale gelmiş olmam trajik olabilir belki. ama o kadar kolay değil. sanki lostun sorularıyla boğuşursam hiç sıkıntım kalmayacakmış gibi. sanki sayid gibi bir sevgili hayal ederek mutlu olsam hayat daha kolay gelirmiş gibi. bugün hiç yemek yemedim. oruçlu olduğumdan değil. doymak mutlu etmediğinden heralde. ya da kendimi sarı örgülü saçlı, pembe gecelikli elizabeth gibi şımarık sandığımdan olabilir. olamaz mı. olabilir. mesela hayatımda bir adet nino var desem biri çıkıp bana 'amelie olmak için ne bekliyosun' diyecekmiş gibi. yok mu. var. bir ninom var ama ben asla mucizeler yaratan amelie olmadım. olabilir miyim. olamam. kırmızı gözlerle 'kazanamadı' yazısına bakarken annemin 'boşver damla konfeksiyoncu olursun' demesi gibi ironik miydi herşey. annem mizahi yönünü ne zaman geliştirdi diye düşünürken bir şeyi daha başaramamış olduğum gerçeği kaç derece şiddetle vurabilir yüzüme. vurabilir miydi. vurdu! şimdi 'kazanamadım ama önemli olan katılmaktı' ya da 'yatay geçişi yatarak geçiş zannetmişim kehkehkeh' diyerek geçiştirsem silinir mi 'kazanamadı' yazısı aklımdan. silinir! silindi.

geçti mi moral bozukluğum hurley?
bence geçti dude!

10 Ağustos 2010 Salı

o değil de.


  • bugün ölebilirdim bilog. saniyeler içinde boğulup ruhumun bulutlara değmesine sebep olabilirdim. yani birini denizden çıkarmak ne zor iş imiş. yeğenim denize düşen yılana sarılır misali abanınca üstüme içtim denizin yarısını resmen. boktan hayatım saçma türk dizileri gibi gözlerimin önünden geçti. kurtulduk şükür.
  • o değil de ben davulcuları sevmem. geceleri korkutucu olabilitesi var.
  • kumsalda gitar çalıp şarkı söyleyen arkadaş gruplarından nefret ediyorum. iğrençsiniz. kendime hayatımın hiçbir döneminde kumsal-gitar-arkadaş üçlüsünü bir araya getirmeyeceğime dair söz veriyorum şu anda. hayır anlamadığım şey neden her kumsal partisinde "akdeniz akşamları" söylenir. sığsınız oğlum başka şarkı mı yok lan. akdeniz akşamları ne hayvan. çürüdü küflendi. millet onlarca albüm yapıyor her yıl yenilenin lan kumsalcı dangalaklar. sinirlendim sahur sahur.
  • langırt candır laaaaaaaan! hakkatten.
  • kendimi bildim bileli açım ya ben. oruç tutmak kolayıma geliyo. zaten yemek yemeye üşeniyodum ahaha. çok salakçayım.
  • daha da denize girmem. korktum.

2 Ağustos 2010 Pazartesi

mola vermeyceniz mi?



  • arkadaşı ile birlikteyken kulaklık takıp şarkı dinleyen adam bizden değildir.
  • eğer itici erkeklere bir örnek vermemi isteseydiniz, kesinlikle zırt pırt telefonuyla mesaj çeken erkektir diye cevap verirdim. o ne lan öyle. erkek dediğin adam gibi koyar cebine telefonunu, çaldımı açar, mesaj geldimi bakar, sonra tekrar yerine koyar. bir erkek her dakika niye mesajlaşır bunu anladığım zaman uzun süreli ilişkilere hazırım demektir.
  • japon bir evladım olsun istiyorum ama bir japonla evlenmek istemiyorum. nolcak?
  • japonların itici olduğuna inanırdım. ama bugün beşiktaşta resmen yakışıklı japon gördüm arkadaşım! yani gözlüklerini çıkarmasa italyan erkeği diyebilirdim. çekik gözlü italyan erkeği mi huhuuuuu! neydi o öyle; gamzeli, güzel dişli, köfte dudaklı, hokka burunlu, kaşlı, gözlü, döşü kıllı -tamam abarttım-
  • şu insanların boğaz köprüsünü seyre dalmalarına anlam veremiyorum. boğaz manzaralııı eeev. bi de saatlerce durup seyredip kafalarını dinlediklerini sanmazlar mı! deniz manzarası desen tamaaam! deniz manzarası candır her daim. hiçbir şey olmasın deniz olsun saatlerce oturur izlersin. ama bi köprü niye bu kadar anlamlı oluyor kardeşim! köprü lan işte. arabalar falan geçiyor! sanırım bunu anladığım zaman ben de elit(!) bir insan olacağım.
  • denizci temalı tişortler, bolerolar falan yasaklansın! hatta lacivert, kırmızı ve beyaz üçlüsü anasını da alsın gitsin! tek tek gelsinler. kızılay dağıtmış esprisini yaptırtıcaklar bana. o derece iğrençler.
  • yatay geçiş başvuruları tamam. bekleyelim ve görelim!
  • sen neden diğer bılogırlar gibi düz yazı yazmıyorsun da noktalı noktalı kısa notlar halinde yazıyorsun diyenler için. tamam tamam böyle bir soru soran olmadı. sadece sanki blogum çok önemseniyormuş da blogum hakkında kafaya takılan sorular varmış da ben onlardan bir tane seçip yanıtlıyormuşum gibi bir coolluk yapıyım dedim. yani 1 yılı aşkın süredir -bircoollukdaha- yazı yazıyorum ben burada. ben cool olmayayım da eller mi olsun.