24 Mayıs 2013 Cuma

15 ekim 2012'de yazmışım


selam
nasılsın biyaaaaaççç. sen bakma böyle neşeli girdiğime. aslında aşırı melankoliğim de breaking bad izledim o yüzden ağzıma takıldı. yine neye melankoli yaptın diceksin ama bende yeni bişey yok hacı. dün ne güzel her şeyi kafamda oturtmuş her şeyi biyere bağlamayı başarmıştım ama işte benim kafam da dolabım gibi. topluyorum ertesi günü eski haline dönüyor işte. bunun mantıklı bir açıklaması yok. bugün oje sürerken kulaklık takmıştım müzik dinleyerek yapayım da canım sıkılmasın diye. birden bire sen allahın işine bak cem adrian çalmaya başladı. hem de "bana ne yaptın". ya ben bu şarkıyı her dinlediğimde ama her dinlediğimde kafayı yiyorum. içimde bir yerlere çok fena dokunuyo. her kelimesi her noktası her virgülü beni anlatıyo gibi sanki. yani bilmiyorum ya. kötü oldu. hiç iyi olmadı yani. bakar mısın 3 yıl oldu ya 3 yıl. içimde çok fazla kelime var bu zamana kadar çok fazla kelime cümle çıkardım ortaya ama yok biriktikçe birikiyo bitiremiyorum ki. yerine ulaşıp ulaşmadığından emin değilim çünkü. bi ulaşsa bi bilsemki duyuluyorum. o zaman rahatlamaya başlıcam ama yok. boşuna konuşuyomuşum gibi. yani şimdi yazmaya kalksam geceler yetmez. öyle acayip şeyler. çok üzülmüşüm ya hala üzülüyorum yani. hala üzülebilir mi insan. hala. hala. Bilmemkaç ay sonra hala. adı hala geçebilir mi bi insanın anlamıyorum. ortada bir şey de yok. yok öyle biri yok resmen. benim bildiğim tanıdığım insanla o aynı kişi değilmiş ki. ben şimdi olmayan birine nasıl ulaşıcam. nasıl duyurcam sesimi. bilmiyorum ya. kafamda öyle bi yere koymuşum ki yerini değiştiremiyorum boyum yetmiyor. boyu yeten biri de çıkıp gelmiyo ki. alsın kaldırsın onu ordan. öyle duruyo orda isterse 13 yıl geçsin yine durucak orda biliyorum. ne sebepler buldum, ne çözümler ürettim, ne sorular cevapladım bi bilsen. kaç kere çözdüm ben bu problemi. ama her arkamı döndüğümde bi şekilde yine silindi cevaplar. hiç çözmemişim gibi bakakalıyorum her seferinde. nasıl yapıcam nasıl çözülcek bu diye buhranlar geçiyorum her her seferinde. yine çözülücek biliyorum. yarın uyandığımda pırıl pırıl olucam. ehhh yemişim martısını dicem biliyorum. adım gibi biliyorum. ama gece yine uyurken ah ulan dicem yine iç çekicem onu da biliyorum. internete girdiğimde yine aratıcam ismini biliyorum. geçen de profilinde bi video açtım.  arkadan sesi geliyo. o kısık fısıldar gibi konuşması................. duyduğum an. yani o hissi nasıl anlatırım bilmiyorum. iyi bir anlatıcı değilim ki romancı değilim ki o hissi nasıl anlatıyım. böyle mesela dondurma alırsın mutlu olursun ya deli gibi mutlu tam o anda lap yere düşer dondurman. yıkılırsın mutluluğun yere düştü çünkü. biraz önce elindeydi. öyle bi duygu. mutlu oldum sesini duyduğuma o kadar çok olmuş ki duymayalı çünkü. bi keresinde 1buçukyıl oluyo sanırım. otobüse binmiştim. az kişi vardı otobüste. bu da binmişti yanında bi arkadaşı vardı arkamda oturuyodu. çantamdan kulaklığımı çıkardım. çıkarırken de göz ucuyla baktım şöyle tabi. sonra tam şarkı açıcam. konuşmaya başladı. basamadım tuşa. kulaklık kulağımda öyle kaldım. sanki onun sesi kulaklığımdan geliyo gibiydi. öyle salak bi gülümsemeyle dinledim sesini. inene dek dinledim. ya bilmiyorum yine bunları hatırladığım için kendime kızmalı mıyım bilmiyorum. ama yeterince kızdım kendime ders almıyorum ki. bak sırf onu düşünmiyim de kendimi başkalarını düşünmeye sevk ettim. bi ara başardım hatta. zerre aklıma gelmiyodu. ama diğerine şarkılar uymuyodu ki. ah şu şarkıların da ağzına sıçayım. hepsi mi uyar hepsi mi onu anlatır hepsi mi beni anlatır ya. of ne biliyim. bazen geri dönmesini çok istiyorum çok istiyorum bi kere göreyim istiyorum. bazen de yok diyorum tekrar tekrar acımasın tekrar tekrar kanamasın diyorum. bilmiyorum ki. bak şu yazıda kimbilir kaç kere bilmiyorum dedim. bilmiyorum çünkü hiçbir şey bilmiyorum. noldu ne bitti her şey ne ara oldu ne ara 3 yıl geçti. biz ne ara tanıştık ne ara bu kadar yabancılaştık bilmiyorum. sanki hala o uzaktan kestiğim tatlı çocukmuş gibi geliyo bazen. hiç tanışmamışız da ben öyle uzaktan iç geçiriyomuşum gibi. hiç unutmuyorum bi keresinde hazırlıktayken bahçede oturmuş müzik dinliyodum. sonra bu geldi çimlere oturdu. bağdaş kurdu. kitabını çıkardı okumaya başladı. öyle seyrettim onu. hatta fotoğrafını çektim hala durur o fotoğraf. yani sanırım silmemişsem. sonra kalktı giderken bana el salladı gülümsedi. allahım dedim ya allahım dünya ne kadar güzel bi yer. hayat ne kadar mükemmel böyle dedim. gökyüzüne umutlu umutlu baktım salak salak güldüm bütün gün. ama an denen şey o kadar kısa ki. mesela ben o anda zaman dursun isterdim dursun herkes sussun o anda yaşayayım sonsuza kadar. tekrar tekrar baştan baştan. daha o kadar çok anı var ki takılıp kalmak istediğim. şuan dinlediğim şarkının sözlerini yazmak istiyorum. İYİYİM DİYORUM SORAN OLURSA KİMSELER BİLMESİN EVİMDE AĞLADIĞIMI ARKANDAN HERGÜN KALKTIM YATAKTAN BİR DUAYLA BU DEFA DURUCAM SAPASAĞLAM AYAKTA HAVA AÇIK VE HER ŞEY NORMAL
neyse işte. öyle. vaziyet böyle. şuan son vermezsem daha bisürü şey yazıcam bak sümüklerim akmaya başladı valla çekemem. o yüzden yeter.
hadi gittim.

2 Mayıs 2013 Perşembe

mamını mamını maykrofon şov

merhabaaaa bugün iç dünyam oldukça hareketli, bedenim oldukça yorgun, beynim oldukça solgun bir biçimde alese çalışıyorum. ruh halim de oldukça bebito bugün!
hatta dün odada kızlarla kutu kutu pense oynadık. ve bu söyledim şeyde gerçekten ciddiyim. bazen enerjiyi nereye harcayacağını şaşırıyor insan. bir gün içinde dondurma baklava helva yerse olacağı o.
neyse aslında benim yazma amacım ne ales ne de ruh durumum. imkanlar imkansız, faydalar faydasız durumumdan bahsetmek istiyorum.
bu sene mezun oluyorum! tabi bunun gerçekleşebilmesi için öncelikle bir mezuniyet projesi vermem gerekiyor. ilk dönem tez yazdım ve AA aldım ancak bu dönem kısa film çekmek zorundayım. aslında bu durumu gözümde çok büyütmüyordum çünkü yani yapamayacağım şey değil gözüyle bakıyordum. senaryosunu yazdım, hocadan onayımı aldım, sonra du bakıyım hazır boşken bi çekiverem dedim. sonra baktım kafamda çektiğimle asıl çektiğimin zerre alakası yok. çünkü neden? çünkü tek başıma çektim!!!!
ışıkçı da beniiim sesçi de beniim yönetmen de beniim kameraman da benim. oyuncunun da ben olduğu projelerim olmuştu ancak bunda oyuncu neyseki ben değildim. dolayısıyla yetersiz bir iş oldu. sonra yeniden çekmek planları yaparken, başka başka arkadaşlarımın projeleri kulağıma gelmeye başladı, kimisi ünlü oyuncularla çalışacakmış, ev kiralayacakmış falan feşmekan. bunları duyunca tabi aldı beni bi telaş. bende niye yok dedim. sonra çaktım köfteyi. HERKES ŞANSLI DOĞMUYOR. arkadaş çevresi bakımından da oldukça şanssız durumdayım. zaten okuduğum okulun teknik imkanları imkansız, faydaları da faydasız. dolayısıyla öğrencileri de bu bakımdan yetersiz oluyor. gidip onlara bana yardım et diyemem adamların kendilerine hayrı yok. e eski okulumdakilerin teknik bilgileri benden sonra aldı yürüdü onlara danışayım desem. sadece teknik bilgileri değil bir tarafları da yer çekimine meydan okumaya başlamış. bir de ben yapı gereği kimseye muhtaç olmak istemeyen, kimseden yardım istemeyen bir insanım. hani ne alırım ne veririm bana bulaşmayın kafasındayım ama bir yerden sonra mecbur kalıyorsun. e eve çıkıcam, bu durumda çıkıp ev mi bakayım, iş mi bakayım, yüksek lisansa mı hazırlanayım yoksa lisansı mı bitirmeye uğraşayım diye bin parçaya bölündüm. ama hiçbirinde de bir arpa boyu yol gidemiyorum. hepsine yetişeyim derken hiçbirine yetişemiyorum. düşün ki bir tripodum bile yok. TRİPODSUZ FİLM ÇEKİLİR Mİ ben çektim oldu. zamanında tripodsuz filmden 90 almışlığım vardır ayık olunsun......neyse ama bu projenin ciddi bir proje olmasını istiyorum çünkü hem yüksek lisansta referans olucak hem de festivallere yollanabilecek bir iş çıkarmak istiyorum. bakalım tek kişilik ekiple nasıl bişey çekeceğim. şunu da söylemeden edemeyeceğim ki, napalım yönetmen abimiz yok......... kehkehkehkeh :)