6 Aralık 2012 Perşembe

bişey dicem gel de kollarına al ey vefasızı paylaşmışım blogda hahahahahah nasıl bir ruhsal bunalım geçirdiysem bloga kadar taşırmışım olayı aslında bunu çok önce gördüm ama her seferinde onu ordan kaldırmaya üşeniyorum ya sanki o gönderi bana söylüyo o şarkıyı GEL DE ŞU VİDEOYU KALDIR EY VEFASIIZ

13 Kasım 2012 Salı

zaman geçiyomuşsa demek ki

merhabaaaaaaaaaaaa benim ergen bloguuumm. ben bugün ergenliğime döndüm çünkü hayko yeni albüm çıkardı. hayko=ergenliğim olduğu için film şeridi gibi geçip gitti kekoluklarım. bu arada haykoyu severim ederim ama başıma ne geldiyse de hayko yüzünden gelmiştir. bu da bi gerçek şimdi seviyoruz diye de şey yapmayalım. hayko aracılığıyla ya da hayko yüzünden tanıdığım insanların hiçbirinden hayır gelmedi. ama seviyom keratayı yeeaa. yeni albümü de çok tatlış. yalnız haykonun şarkılarından tatlış diye bahseden de bi ben varımdır. neyse bugün 5 saat boyunca fal baktıktan sonra geçmiş gelecek şimdi birbirine girmiş durumda. kahve falı mı dersin iskambil falı mı dersin. birbirimize duymak istediğimiz şeyleri söyledik durduk. aslında zerre inanmıyorum ama işte başka türlü nasıl insanlara güzel bişey söyletebilirsin ki. o da arkadaş yüreği tabi paso "yükseliceksin, tepelere tırmanıyosun zirveye az kaldı" gibisinden gaz cümleleri kuruyolar. gerçi geçen bi tanesinde 3 çocuk doğurucaksın diye bi yorum da duydum ama duymamazlıktan geldim amaaann dağlara taşlara uçan kuşlara. neyse hani ben hep feminist duygularım kabardığında söylerim ya erkekler ergen doğar ergen yaşar ergen ölür diye. şuan bunun bütün insanlara ait olduğunu söylüyorum. yani mezun oldu olucam hala ergenlikte gibi duygulara kapılıyorum ama neyseki bu durum ayda 1 hafta oluyor erkeklerde de sürekli hahahahaha. bu arada hahahaha derken gerçekten gülmüyorum onu söyleyerek dürüst bir insan olduğumun da altını çizmek istiyorum sonuçta olmayan şeyleri niye gelip burda anlatıyım ayıp şurda kaç yıllık hukukumuz var. bu blog kimleri görmedi ki ah yavrum yazık. bi ara asker sevgilisiyiim diye ağlardım bloga sonra baya bayaaa bayaaaa bir süre martıııı martıı diye ağladım kısa bi süre önce kasslar kaslaar diye bağrınıyodum şimdi de el ense göte parmak durumu hakim hadi bakalım nereye doğru gidiyoruz.

23 Ekim 2012 Salı

21 Ekim 2012 Pazar

diyemedim ya la

yani böyle hayatımda olmamasına rağmen arada girip girip benim sinirlerimi hoplatan insanlar var ya ALLAHIM NASIL SİNİRLİYİM ŞUAN hayır tam olarak çıkmıyolar hayatımdan ya siliyorum her bir tarafımdan yine bi yerden fırtlıyolar gel de delirme. adamı silmişim her yerden yani belli konuşmak istemiyorum dimi hala çıkmış bana edebiyat parçalıyo neymiş BANA PAPATYA ALMIŞ vay arkadaş sanki bağ bağışlamış adam bana sanarsın papatya tarlasının tapusunu üstüme yapmış. yemişim senin papatyanı adam çiçek aldı diye konuşmak zorundayım sanki OLUCAK BU İŞ DAMLA ÇİÇEK ALDIM BEN SANA ERİK TOPLADIM vaaaaayy nedir ya nedir b böyle paçalarınızdan akan ergenlik adam gelmiş 30 yaşına hala bana ergen ergen laf sokmaya çalışıyo neymiş efendim aynaya bi konuş sonra gözünü kapat bi de öyle konuş gözlerin kapalıyken asabi oluyomuşum VAAAYY senin yapacağın tespitin de ağzına sıçayım. hayır adama bin farklı yoldan anlattım olmıcak bu iş arkadaşım anlaşamıyoruz dedim hatta en sonunda arkadaşım ben asabi değilim sana asabiyim bile dedim ama yoooooooook basmıyo ki kafa. adamla kavga ediyoruz BANA GÜLÜYO YA gülüyo bana. sonra ben GÜLME GEBERTİRİM deyince asabi oluyorum psikolojik rahatsız oluyorum neymiş ortamı yumuşatmak istemiş hay ben senin yapacağın tartışmanın akıbetine sıçayım. ruh hastası hayvana bak sen ya nerdeyse beni de inandırıcak hasta olduğuma bakırköye kapattırcak beni it. gereksiz yere parlıyomuşum adam her tartışmada facebooktan engelliyo beni ya FACEBOOKTAN ben senin yaşta değil de başta olan aklına sıçayım

oh allah ya nasıl rahatladım.

18 Ekim 2012 Perşembe

sevgili günlük

merhaba
günlük tutmaya nasıl karar verdim bilmiyorum. aslına bakarsan deftere tutucaktım ben günlüğü. hatta böyle eyfelli pembeli bi defterim de var tam genç kız günlüğü kıvamında. ama yazım iğrenç olduğu için daha ilk cümlemde vazgeçip bir kenara atacağımı adım gibi biliyorum. e hayatım da bilgisayarımla geçtiğine göre bilgisayarda günlük tutmak daha mantıklı geldi. ne kadar zeki olduğumu sen de farketmişsindir. bir gün zekilikten ölürüm diye çok korkuyorum. cidden acaba zekilikten ölen var mıdır. ya da güzellikten. valla bazı zamanlar güzellikten de ölürüm diye çok fazla süslenmemeye çalışıyorum düşün yani. fazlayım evrene. yok lan şaka yaptım. bende o kadar özgüven olsa günlük tutar mıydım sence. günlük tutmak eziklerin işi. içedönüklerin işi. dışa dönük olanlar zaten içlerinde bir şey bırakmıyorlar, pırıl pırıl yapana dek paylaşıyolar içindekileri. ama biz öyle miyiz. milyon tane şey düşünürüz de hiçbirini anlatmayız kimseye. e onlar içerde dura dura küf yapıyo biliyon mu. bir süre sonra ağır geliyo, pis kokmaya başlıyo falan. bu arada değinmeden geçmeyeceğim düzgün yazmaya çalışıyorum ama kimse de bana başlıyor geliyor gidiyor yazdıramaz yani ben öyle fiillerin sonundaki Rden nefret ederim. bence onun yeri orası değil de işte millet kullanıyoR. bak nasıl eğreti duruyo ya. sonunda o olmalı bence o fiiller o ile bitmeli. neyse neyse elbette bununla sürdürmeyeceğim bu yazıyı. sonuçta günlük bu. günümü anlatmalıyım. günüm fiziksel olarak fazla durgun geçmiş olsa da duygusal olarak baya aktif geçti. hormanlarım da tavan yapmış durumda zaten. o duygudan bu duyguya geçiş yapıp durdum gün boyunca. betül sevgilisine bi hediye hazırlıyo, 365 tane kağıda bişeyler yazıyo falan 1. yıl dönümleri ya. düşündüm dedim hayatta kılımı kıpırdatmam. sonra farkettim ki şimdiye kadar hiç kimseye kendimden ödün vermediğim için şuan yalnızım. kimseden de benim için ödün vermesini istemedim. aslına bakarsan çok da masrafsız kızmışım da neyse. bi de planları yazıyo kağıda, şuraya gidelim buraya gidelim diye. fikir istedi benden. düşündüm düşündüm ben kimlerle neler yaptım diye. hiç özel bir yere gitmemişim. hiç tam olarak özel biri olmamış ki aslında. yine bütün hayatımın ne kadar da asosyal geçtiğini farkettim ama bu sefer üzülmedim. çünkü son zamanlarda asosyalliğimle övünüyorum. çünkü benim gibi insan sevmeyen insanlar sosyal olmaya çalışmamalı. sonra herkes nefret dolu ve memnuniyetsiz geziyor. sokaklar suratsız insanları misafir etmek istemez bence. ben de o yüzden çok fazla dışarı çıkmıyorum. aslında asosyal sayılmam lan ben 7 kızla aynı odada kalıyorum nerem asosyal şuna bak. insanlara katlanamayan birinin yurtta kalması da inanılmaz dramatik değil mi ama. her bir hareketleri sinirime dokunuyor. yine bi şekilde şakayla dışarı vuruyorum neyseki yoksa heralde pof diye ortadan ikiye ayrılır kin saçardım her yere. yerlerden nefretimi kazırlardı. neyse ben işte gün içinde hayatıma giren erkekleri falan düşündüm. aslında hiç girmemişler onu farkettim. şöyle bi uğramışlar selam vermişler el kol yapmışlar yani demem o ki ortada üzülcek bişey yok. zaten kafamı nereye çevirsem sevgilisi olan biri. neyse aslında sinirleniyorum falan ama sevgilim olsun istemiyorum ya sevgili ne la. söylenişi bile sıkıcı. ya tamam birini seviyim ama sevgilim olmasın. yasak aşk olsun hatta ben öyle şeyleri seviyorum. kavuşunca bi anlamı kalmıyo ki çok sıkıcı. düşünsene  OHA ŞUAN BUNLARI YAZARKEN Bİ ANDA KURBAN-YALAN DOSTUM ÇALMAYA BAŞLADI. allahım bana bu aralar çok güzel işaretler gönderiyor gerçekten. geçen gün de kadıköyde bunalıma girmişim vapurda cem adrian dinliyorum denize acıklı bakışlar falan fırlatıyorum kafamı bi çevirdim yandaki geminin adı SABRET okkey dedim alllahım aldım ben mesajı. öyle işte daha aslında bi sürü mesaj gönderiyodur ama hayat gailesi içerisinde farkedemiyoruz. ben farkediyorum çok şanslıyım. YALAN DOSTUM AŞK DİYE BİŞEY YOK AŞK DEDİĞİN ÜÇ GÜNLÜK EĞLENCE BİLEMEDİN BEŞ GÜN SÜRSÜN KAPILIP DA SÜRÜNEN ÇOK ay bi de ben bu şarkıyı lisede falan dinlerdim. böyle artiz artiz söyleyip sonra üniversitede AMA BEN ÇOOK AŞIĞIIM AŞIĞIM SANA moduna nasıl geçiş yaptım onu merak ediyorum. işte insan ne oldum dememeli ne olacağım demeli. heh bi de bi konuya daha değinicem. şimdiye kadar sevgilisi olanlardan ya da eski sevgilisi olanlardan gözlemlediğim kadarıyla aşk acısı çekenler hep ilişkisinde taviz verenlerdi. e ben bakıyorum zerre taviz vermemişim ki kimsenin ağzını açmasına izin vermemişim ille benim hissettiklerim ille benim istediklerim BENİM OLACAKSIN O KADAR demişim resmen hahahahaha. e daha ben nereye aşk acısı çektiğimi zannediyorum onu anlamadım. ulan olmayan aşkın acısını çekiyorum bi de yaaa. aklıma sıçayım ben. hep boşluktan anam bunlar hep. bak mesela bugün yalın için aşk acısı çekiyorum. klibini indirdim izleyip izleyip AH ULAN diye iç geçiriyorum. neyse bakayım bugün neler düşündüm neler kurdum kafamda acaba. bi de ben düşünürken hızına yetişemiyorum biliyon mu. zekiyim demiş miydim. heh. şuan kendi kendime de nasıl eğleniyorum ya diyorum benim en iyi arkadaşım yine benim kimse inanmıyo. çok eğleniyoruz ya of bi kafamın içini görse millet nasıl geyikler dönüyo. ay bazen cidden korkuyorum bende şizofrenlik vardır diye ama yok ya yoktur yoktur ben bildiğin zekiyim ve sağlıklı bir türk genciyim.
satırlarıma son verirken kendi kendimin yanaklarını mıncır- ay yok ben mıncırılmaktan nefret ederim- elini sıkıp zekiliği için kendimi tebrik ediyorum gurur duyuyorum BRAVO - ALKIŞLAR- BRAVO HELAL OLSUN ÇOK GÜZEL BRAVO -ALKIŞLAR DEVAM EDER-

13 Ekim 2012 Cumartesi

notepadla sohbetler


kendimle o kadar iyi anlaşıyorum ki insanlara ihtiyaç duymuyorum artık
insanlara tahammül edemiyorum
varlıkları yaz ayında örtülen çok ağır bir yorgan gibi sanki
gereksiz ve rahatsız edici.
nasılsın demek gelmiyor içimden
o kadar umrumda değil ki
iyi olduklarını, kötü olduklarını, akşam nasıl da sinirlendiklerini, sabah nasıl da yorgun uyandıklarını duymak istemiyorum.
beni zerre ilgilendirmiyor.
dert ettikleri şeyler bana o kadar uzak ki
dinlerken kulaklarım kanıyor
yorum yaparken ağzımdan kanlar fışkırıyor
zoraki, gelişgüzel yorumlar yaptığımı bile anlayamayacak kadar salaklar
yorumlarıma değer verecek kadar gerizekalılar
bilmiyolar
hiçbir şey bilmiyorlar
o kadar saçma şeylere sevinip o kadar gereksiz şeylere üzülüyorlar ki
beni sinüzitim bile bu kadar yormamıştır.
yemin ederim sinüzitimin burnuma yaptığı baskıyı tercih ederim onların aşk dedikleri şeyleri anlatmalarına
kendi kendime yaptığım yorumlar kendi sorularıma verdiğim cevaplarım o kadar yetiyor ki bana
onların cevaplarına öylesine ihtiyacım yok ki
asosyal mi derler ne bok derler o da hiç umrumda değil açıkçası
çünkü insanların katlanılamaz varlıklar olduğu tescillenmiştir günümüzde
bi de kalkıp bana saçma salak tespit yapamazsınız.
neyse yine kendi kendime konuşup kendi kendime sinirlenip kendi kendime sakinleştiğime göre bunu yazıp bir de kalıcı olmasını sağladığıma göre
regl sancımın ve hormonlarımın verdiği hörül hörül ağlama duygusunu bastırmaya çalışırken birden bire açılan ahmet kaya şarkısıyla sümüklerimde boğulmaya gidiyorum.
hoşçakal.
kim hoşçakalacaksa artık
notepad mı.
tıh.

31 Ağustos 2012 Cuma

gönlümle başbaşa düşündüm demin

merhaba.
insanları iyi, kötü, işe yaramaz, yalancı diye sınıflandırıyoruz. hatta kendimizi bile bir sınıfa ait hissederek yaşıyoruz. hepimiz insan sarrafıyız. tek bir laftan kim dürüst kim yalancı anlayabiliyoruz. ama aslında öyle değil. aslında hepimiz aynı şey için uğraşıyoruz. tek derdimiz, sevilmek. biraz olsun, azıcık olsun sevilmek. birbirimizden farkımız sevilme isteğini dışa vuruş şeklimiz sadece. ve bu sevilme hissi hep içimizde durmasına rağmen arada sırada tutamayacağımız raddeye geliyor ve dışavurmak için çıldırıyoruz. hepsi bu. ben yine sevilmek için yakamı bağrımı parçaladığım anlardan birindeyim. tabi bu sevilme ihtiyacı diğer bütün sevgilerden ayrılan bir sevilme ihtiyacı "aşk ihtiyacı" kalbimiz o kadar çok buz tutuyor ki bir süre sonra minicik bir ateşe muhtaç kalıyoruz. nerdeyse yoldan geçen birinin yakasına yapışıp AZICIK ISIT KALBİMİ ULAN ALLAHSIZ diyeceğiz. öyle bi çıldırış. bütün hatalarımızı da  bu dönemlerde yapıyoruz işte. sırf o an ihtiyacımız var diye bulduğumuz ilk kişiyi kullanıyoruz. o an o kadar doğru o kadar güzel geliyor ki farkına varamıyoruz. düşünün, susuz kalmışsınız, yana yakıla su arıyorsunuz ve bir yerde kimin olduğu belli olmayan bir şişe su buluyorsunuz. normalde asla o suyu alıp içmezsiniz, çünkü mantık bunu gerektirir. ama o dönemde o kadar susuzsunuz ki tek derdiniz susuzluğunuzu gidermek. kimindir, pis midir temiz midir diye düşünmeden içiveriyorsunuz suyu. sonra, susuzluğunuz geçtikten sonra ben naptım diye düşünüp kendinizden iğreniyorsunuz. böyle. aynen böyle bu durum. bu dönemin sonunda pişmanlık yaşamayan yok. düşünebiliyor musunuz birazcık ilgi için birinin kalbini kırıyorsunuz. koca bir kalbi, çat diye, ortadan ikiye bölüyorsunuz. sırf o an'ı kurtarmak için. hepimiz ne kadar bencil birer yaratığa dönüşüyoruz.
bugün bunları yazmamın sebebi, bu dönemde olduğum halde irademe sahip çıkabiliyor olduğumu farketmem. üstelik ben bu dönemdeyken, bu dönemde olan biri benden sevgi dilenirken, ben de sevilmek için saçımı başımı yolarken hayır dedim. hayır bu geçici. bu hata. deneyim deneyim diyolar ya. biz de eeeh yemişim deneyimini diyoruz her seferinde. deneyim denen şey gerçek. aynı şeyleri tekrar tekrar yaşama korkusu. 
insanlar birini kırmanın ne kadar korkunç bir şey olduğunun farkında değiller. değiliz. nasılsa unutur, nasılsa devam eder hayatına deyip kendi içimizi rahatlatıyoruz, sonra dönüp bizim kalbimizi kırana sövüyoruz. yanlış. kalbe değersiz vazo muamelesi yapmayı kesin artık. kırılırsa nolcak'çılıktan vazgeçin. kırılınca çok şey oluyor çünkü. bir daha düzelmiyor. yazık. 
bana göre bir kalp kırmak insan öldürmek kadar ağır ve affedilemez bir şey.


24 Ağustos 2012 Cuma

hopaşinanay galiba

tatilin tadını sonnuna kadar çıkardığım şu muhteşem günlerde adeta bir tercih noktası görevi gördüğümü söylemeliyim. hem vakıf üniversitesinde burslu okumuş hem de devlet üniversitesine yatay geçiş yapmış biri olduğumdan bu tercih dönemlerinde telefonlarım susmuyor. hah-hah ay gençlere umut ışığı oldum bi yerde. KİMSE BANA İNANMIYORDU AMA BEN BAŞARDIM diye böyle artiz konuşmalar yapasım geliyor ama yazık şimdi çocuklara heyecanlılar diye usul usul anlatıyorum. yatay geçiş için öyle motivasyona efendime söyleyeyim planlı çalışmaya falan değil KIÇINIZI YIRTMAYA HAZIR OLMANIZ GEREK ilk şartı bu. çünkü ben sınavlardan tam not alayım diye kıçım yırtıldı bildiğin cartladım ortadan ikiye. onu bilin sonra bana virvirvirvir şikayetlerle gelmeyin. bir de yatay geçiş yaptığım için inek olarak tabir ediliyorum ama inek olsaydım yatay geçişe gerek kalmaz istediğim üniversiteyi şattadanak kazanırdım dostlarım. demem o ki öss sorularına çalışmak bal kaymak bir işmiş çünkü üniversite derslerinden tam not almak için dediğim gibi bitaraflarınızın yırtılması gerek. ayrıca öyle sevgili yapayım gezeyim tozayım ateşlerde yanayım durumlarına girerseniz de NAH geçersiniz. evden okula okuldan eve arkadaşlar ona göre. yatay geçiş yaptıktan sonra hangi zıkkımı yapmak isterseniz yapın şahsen ben istediğim okula geçer geçmez okulun yaguşuklu bir üyesine gönlümü kaptırmak suretiyle günlerimi gün etmiştim. bu da sonuçta hakedilen bir şey. tabi o geçiş yapmak için yırtılan kıç iyileşiyor mu hayır iyileşmiyor çünkü bu sefer milyontane alttan dersi atıyolar üstüne. bi de devlet üniversitesi ya ekonomisinden tut psikolojisine hukukuna kadar her bir zıkkım dersi veriyolar kıç biraz daha yırtılıyor o kıçtan ümidi kesin yani. BİDAKKA YAAA ben niye burda tavsiye veriyorum onu anlamadım bıkmamışsam demek ki millete anlatmaktan. böyle de eğitim neferi bir yapım var ya. neyse lafı uzatmadan dicem de anasını satıyım laf daha ne kadar uzatılabilir ki zaten. birilerine laf sokup bu konuyu burda kapatmak istiyorum. böyle bazılarınıza erkekler blog tutan kızlardan hoşlanır tarzı duyumlar gelmiş olabilir ama bu demek değildir ki boş boş edebiyat yapabilirsiniz! allahım ermişler gibii felsefik felsefik böyle artiz artiz yazılar yazıyosunuz yakamı bağrımı parçalayasım geliyo. LAFımı soktum ve gönül rahatlığıyla yatıyorum. SİZİ SEVİYORUUM. SENİ DE. ÖPTÜÜÜM

21 Ağustos 2012 Salı

esmerler hovardasi

blogumu açarken ciddi bir şeyler yazarım diye umuyordum, hatta şuan bile hayatımın en ciddi yazısına başlar gibi başladım. noktalama işaretlerine dikkat ediyorum. cümleleri yarıda kesmiyorum. büyük harfle yazmıyorum. çünkü çok ciddiyim. ciddi olduğum anlar çok az o yüzden bu anı kaçırmayayım dedim ama seni lanet olasıca KAÇIRMAYAYIM nedir ya cenaze töreninde konuşma mı yapıyosun AL İŞTE benim ciddiyetim de buraya kadar. yok ayol yapamıyorum. hayır bi de bu huyumun kötü yanı kimse benim dalga geçtiğimi anlamıyor. ben orda geyiğin dibine vurmuşum karşımdaki ciddi konuştuğumu sanıp bi de kendi ciddi ciddi açıklamalar yapmıyor mu çıldır allah çıldır yani. ama en az benim kadar geyik yapan biri de tehlikeli yani düşün sonu yok onun. hiçbir konuda ciddi konuşamıyosun boka sarıyor git gide. o da sıkıntı. ya ama bak şimdi ben çok ciddi, çok önemli konulardan bahsetmek istiyordum. blogu amacına göre kullanmak istiyordum. böyle günlük tutuyolar bloglarda ciddi ciddi hayatlarını anlatıyolar falan ben yapamıyorum üzülüyorum. şöyle bloguma baştan sonra bi bakıyorum tamam hayatımı anlatmışım ama o geyikten bu geyiğe koşarak. ama var ya benim hayatım kadar eğlencelisi de yoktur onu söylemeden geçemeyeceğim. hiç kimsenin yağmurun bile böyle saçmasapan hayatı yoktur. her olayım öyle komik ki artık ciddi ciddi anlatamıyorum yani. düşün hayatımın en romantik günü bile full geyiktir anlatırken gülmekten yarıl yarıl ikiye bölünürsün. gerçi bu biraz da benim bakış açımla ilgili olabilir. belki  ciddi anlatsam. ama yok ya  milletin romantik günleriyle bi karşılaştırsan benimki romantik komedilerin sadece komedi kısmı gibi kalır. bu arada insan misafirlere çay götürmek üzere çay tabaklarını silerken kendiyle hesaplaşıyor. ben bütün hayatımı o anlarda gözden geçiriyorum. onlara çay götürürken tatlı verirken boşları toplarken büyün hayatım gözümün önünden geçiyor. bu mu yani diyo insan ya bu mudur yaşamın sebebi bu mudur ama zaten 1 saat sonra gidince hemen eski haline dönüyosun çok uzun sürmüyor yani. özellikle bana hayatımı gözden geçirmek yasak zaten. ben o yollara sokmuyorum kendimi çünkü olmaz yani çıkamıyorum. gerek de yok zaten neyi gözden geçirceksin. sonuçta bira.fm'de meyhanede'yi dinleyen bir insanım düşün şuan kafalar meyhane kafası yani bende bi de hayatımı gözden geçirsem jiletlerden jilet beğen durumu olur. şuan muhteşem saçmalıyorum yalnız çok güzel ya harika bişey bu bloga ölürüm ben ölür. her yazdığımda mı beni huzura kavuşturur ya since 2008. neyse ÖPÜYORUM CANIM BENİM.

1 Ağustos 2012 Çarşamba

beni köyümün yağmurlarında yıkasınlar


  • evet yemek için yaşadığım değil yaşamak için yemek yediğim günlerdeyim yine.yemin ediyom ot kemircem üşengeçlikten kollarımı yicem öyle bıktım.
  • işe giderken yürüdüğüm o yolu yoketmek için çok çaba harcadım çok çakallıklar yaptım ve evet sonunda o yolu yürümenin çaresini buldum artık kıçım kalkmıyor yerden o otobüs koltuğu senin bu otobüs koltuğu benim derken BEŞİKTAŞ KABATAŞ KARAKÖY EMİNÖNÜ SULTANAHMET ÇEMBERLİTAŞ LALELİ.
  • büyük harfle yazınca arınıyorum deşarj oluyorum sonra virvirvir niye böyök hörfle yazıyosoon demeyin diye söylüyorum
  • acaba dışardan bakınca çok dert dinler gibi mi gözüküyorum merak içindeyim. kim görse kolumdan tutup kırk saat dert anlatıyor ama arkadaşlar bu da beyin ben bütün eski sevgililerinizi kaydedemem ki benim kendi eski sevgili kontenjanımı size mi ayırayım. hangi birini kaydedeyim sonra orda burda sizin anılarınızı kendi anım zannedip iki katı üzülüyorum falan olmayan kişileri eski sevgilim zannediyorum böyle sanarsın istanbulun yarısı eski sevgilim bütün kız yurdunun derdini ben mi taşıyayım YETER
  • patronum beni işe alırken boşuna "damla aşk yok çıtır kızsın kıtlarlar allahıma" diye uyarı yapmamış yani adam biliyomuş olacakları biliyomuş yavşak elemanlarının olduğunu adam. HAYIR Bİ DE ÖYLESİNE TATLI ÖYLESİNE GÜLERYÜZLÜ VE HOŞGÖRÜLÜ BİR İNSANIM Kİ en ufak bir iyi niyetim fingirdeme olarak algılanıyor çok üzülüyorum. yok be şaka şaka nemrut piçin tekiyim.
  • beşiktaşın yoluna ölürüm ama karaköy benim her zaman aşkitimdir.
  • bazen işten dönerken diyorum ki yurda gidip napıcam şu kabataşta oturup denize gözlerimi kilitliyeyim daha da kalkmayayım bank olayım kök salayım. ama işte hayat beklemez.
  • bu hafta her gün ortaköye uça uça iniyorum hayırdır inşallah.
  • evet oda arkadaşımla şuan ümit besen dinliyoruz daha fazla yazamayacağım SENİ UNUTMAYA ÖMRÜM YETER Mİ DÖN DESEM TERSİNE DÜNYA DÖNER Mİ GURURUM AŞKIMA ÖYLE DÜŞMAN Kİ GERİ DÖN BENİ SEV DÖN DİYEMEM Kİ. 
DİYOR VE SON VERİYORUM ÇÜNKÜ PLAYLİST BENİ KÖYÜMÜN YAĞMURLARINDA YIKASINLARLA DEVAM EDİCEK. SİZİ SEVİYORUM. SENİ DE. ÖPTÖÖÖÖÖÖÖM

12 Temmuz 2012 Perşembe

selaaaaaaaaaaam sıcak bir temmuz akşamı yurdun koridorundaki koltuklarda oturmuş internete giriyorum. elimde tost var yanında çilekli meyve suyum. en erken 9'da akşam yemeği yiyebiliyorum o da yarım kaşarlı tost zaten. annesinin yaptığı yemekleri beğenmeyenleri allah davlumbaz etsin. şu cehennem sıcağını yaşadığımız birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz günler de neden yalova'da tatil yapmıyorum diye ara ara düşünmüyor değilim tabi ama hemen staj yapıyor olduğum gerçeği aklıma geliyor. evet staj yapıyorum. hani hayal ettiklerimin yüzde doksanını gerçekleştirebildiğimden bahsetmiştim ya. bu staj da bunlardan biriydi. 1. sınıftan BEN ASKERE GİDEECEM der gibi ben kurgucu olaaacam der dururdum. ve bir post prodüksiyon şirketinde staj ayarladım. 2 haftadır gidiyorum. yaaa bi dakka ben niye sevgili günlük diye başlamadım yaaa. bildiğin şuan ortaokuldaki günlüklerim gözümde canlandı. neyse beee okuyun ne var sıkılmışım temmuz temmuz yurt köşelerinde sürünüyorum azcık nazım çekilsin azcık saçmalama payım olsun. NEYSE çok tatlış kurgucularla tanıştım ve türk kültürümüzün nadide(!) dizilerinin kurgusunu izleme aşamasındayım. pazartesi günü nöbetçi yurda geçeceğim. zaten ya staj köşelerinde ya yurt köşelerinde hayata gözlerimi yumacağım. her gün yaklaşık 40 dakika yürüyorum. pilatese gitmeye falan gerek kalmadı yani. TOSTUM BİTTİ. Çilekli meyve suyum hala var. Öpüyorum.

3 Haziran 2012 Pazar

eveeeet her güne ikişer tane sınavımın olduğu kara haftaya girmeden evvel bilgisayarımı kucaklayıp internet cafenin dibindeki koltuklara yayılıp internete giriyorum. bu rahatlığımın sebebini bilemiyorum ama sonucu bana uzaktan uzaktan hareket çekiyormuş gibi geliyor. sınavlardan bir hafta öncesini her güne iki konser sığdırırarak eller havaya şeklinde geçirmem de vicdanımı sızım sızım sızlatıyor ama hukuk finali öncesi şebnem ferah konserine gittiğim için asla asla asla pişman olmayacağım. iyiki oturup salak salak ders çalışmamışım sınav çok kolaydı kankalar. yaklaşık 2 aydır yalovaya da gitmiyor oluşum ailede büyük yankı uyandırdı tabi. bilmiyorlar ki en son gittiğim 10 günlük yalova tatilim hayatımın son yalova tatiliydi. her ne kadar gittikçe berbatlaşan yurt yemekleri canımı acıtsa da, annemin o güzel pilavını, sarmasını ve hatta SÜTLACINI-hoofff bu cümleyi devam ettiremeyeceğim. mesela bu sabah uyandığımda lavaboda kiloduyla dişlerini fırçalayan bir kız gördüm. kız selilütler ve çatlaklar derneği genel müdürüydü sanırsam yoksa o lambır lumburluğun başka açıklaması olamaz. şimdi kız yurdu denince erkek vatandaşlarımızın aklında direk fanteziler canlanıyor biliyorum. böyle seksi geceliklerle koridorlarda dolanan, dantelli tüylü müylü sabahlıklar giyen taş gibi hatunları falan düşlüyosunuz. ama biz bildiğin tepede topuz pijama bele kadar çekilmiş vaziyette dolaşıyoruz arkadaşlar şimdi hayallerinizi yıkmak gibi olcak ama gerçek bu. en çok acıdığım kişi de kantindeki genç çocuk yazık yavrum ne manzaralar gördü hala gay değilse aklından şüphe ederim yani bütün cinsimizden nefret etmiştir. ama şöyle de bir gerçek var ki salyası akmış, sıdıka gibi gezen kızlar dışarı çıkarken nasıl eva longaria oluveriyorlar bu da bizim yurdun sırrı heralde. ayrıca o kadar ballıyım ki akşam 11 olan son giriş saatini 15 dakikayla kaçıran ranza komşumun yemek fişlerine el konulurken ben gece 2de girdiğimde hiçbir olay vuku bulmadı. böyle bildiğin oooo abi naber yaa diye kıçımı sallaya sallaya girdim içeri. bu da böyle bir anımdı. yurt murt sorun değil de okula gitmekten öylesine sıkıldım ki artık beyazıttan dahi geçmek istemiyorum. teorik dersleri gırtlağıma kadar dayadılar nefes alamıyorum hacılarım. hukuktu ekonomiydi psikoloji sosyolojiydi derken kadraj ne demektir onu unutcam diye korkuyorum. kaldı ki meslektaşlarım o kısa filmden bu kısa filme koşar durumdalar. ben de gelmiş burda çektiğim kısa filmi kurgulamak için laptopumla güreşiyorum. ABİMİZ YÖNETMEN DEĞİL Kİ. derdim ama demeyeceğim sonra laf sokuyormuşum gibi oluyor. yoksa ben asla kimseye laf sokmam hiç tarzım olan şeyler değil bunlar biliyorsunuz. yalnız bende de öyle bir huyum var ki kalkar ilk aşkıma bile laf sokarım hatta çıkıp ilkokul 5te saçımı çeken çocuğa da döşerim burda satır satır. böyle de pislik böyle de kinci böyle de OLMAZ ki. bir konuya daha değinmek istiyorum. konserlerde şarkılara böyle can-ı gönülden eşlik ediyoruz ya. işte öyle aşkla eşlik ederken düşündüğümüz kişi o anda kıçını yaya yaya yatıyor ya düşünebiliyor musunuz kuzutlarım. adamın hiç alakası yok yani. ben böyle durumlarda hangi şarkı sözü hangisine uyuyorsa onu düşünüyorum. SARI SARI diyorsa mesela sarışın eski sevgililerimi düşünür el kol yaparım ama kalkar da sen bana AŞIK ETTİN BENİ KENDİNE SONRA DA TERKETTİN GİZLİCE dersen düşündüğüm kişiler bambaşka olur. bu arada elbette mahsun kırmızıgül konserine gitmedim arkadaşlar saçmalamayın. sarı sarı demişken bu zamana kadar hep inkar ettiğim şeyi artık itiraf ediyorum. ben ciddi ciddi sarışınlardan hoşlanıyormuşum bebeklerim. böyle çipil çipil sarı saçları olucak, süt gibi teni olucak falan ama neyse tamam şimdi çok şey yapmıyım. en son ki sarışın ve kaslı sevgili faciamı biliyorsunuz sonuçta. bu arada o sarışın kaslı yarim beni her gördüğümde üçgen sırtını gözüme gözüme sokuyor ya böyle alayım başımı dağlara gideyim DILOY DILOY oluyorum ama bu konuyu da çok fazla uzatmayacağım. hatta bitiyorum kankalar, annenize babanıza selam söyleyin, kendinize çok iyi bakıyosunuz, öpüyosunuz.

3 Mayıs 2012 Perşembe

ya allah aşkına benim kafam olmuş lüleburgaz burda şizofren şizofren millete öğütler veriyorum. arkadaşlar şöyle yapın falan piiii allah beni kahretmeye. biri de çıkıp dememiş ki sen ne ayaksın kızım. okunmadığımın işaretleri bunlar hep. tebiiii burda ilişkilerimi salkım saçak anlataydım hemen damlardınız dimiiii. cuKKa cuKKa diye nikneym alıp ben de başlıyorum artık eski sevgililerimi anlatmaya madem öyle.

2 Mayıs 2012 Çarşamba

kafamda fadimenin düğünü var şuanda


  • son zamanlarda farkettim ki keyfin köpeği olmuşum arkadaşlar.. böyle hep bi salayım kıçı başı, boğazım hiç durmasın, ağzım boş kalmasın, gözüm güzellikler görsün derdindeyim. sanarsın kontun kızıyım öyle bir keyif yani. ama biliyorum bu yaptığım keyifler bi şekilde döne dolaşa benim cebime gircek. hadi hayırlısı.
  • az önce de yaptığım bir deneyle anladım ki bu erkek milleti ciddi ciddi man kafa. Ortaya laf atıyorum bütün erkekler şöyle pistir böyle kakadır diye. Allaaaah akılları şaşıyor, kıçı başı dağıtıyolar cevap vermek için. Halbuki bi durun şöyle okuyun, teehh deyin işinize devam edin dimi nasıl cool olursunuz öyle. ödül törenine gelmeyen tarkan misali. şimdi ben kadınlara vikvikvik laf söyleyen her bir bireye cevap verme derdinde düşseydim tımarhane yolları görünürdü dimi. bi düşünün bi tartın arkadaşlar. hep bi yarış yarış yarış aaaa.
  • okul bitiyor ya bizimkiler yine başladı damlayı nereye sürüklesek acaba diye. Anam, garip anam yine öğretmen ol düdüklemelerine son gaz devam ediyor. babam zaten benden en az peter jackson performansı bekliyor. uçmuş adam uçmuş. bir oraya bir buraya savruluyorum. Ben zaten olmuşum gollum onlar rant peşindeler. Hayır zaten annem hep utanırdı bölümümü söylemeye. Yönetmen'i öğretmen algıladıklarında hiç bozuntuya vermezdi evet evet öğretmen olucak diye. Meğer kadının planları başkaymış. Tabi ben de durur muyum yapıştırdım cevabı. "diplomamı yelpaze olarak kullanıcam anne, kalın oluyo ya bi de allaaah ne estirir ama püfür püfür"
  • BABAM BUGÜN BANA "DAMLA KURABİYE YAPSANA, NE ZAMANDIR YAPMIYOSUN CANIM ÇEKTİ, ÇOK GÜZEL OLUYO" DEDİ GENÇLER. BU DA DÜNYANIN SONUNUN BİR GÖSTERGESİ DEĞİL DE NEDİR? İMAN EDİN ARTIK BRE ZINDIKLAR.........
  • ayrıca faşist bir sevgiliden daha kötü bir şey varsa o da ergen sevgilidir arkadaşlar gözünüz açık olsun.

2 Nisan 2012 Pazartesi

kendimi çarmığa mı gereydim acaba

  • şu küçük noktalarımı o kadar özlemişim o kadar özlemişimk- ya bütün yıllar boyunca ben bu küçük noktalardan bahsedip durmuşum biriniz de çıkıp dememişsiniz ki "la sen manyak mısın" niye özleyeyim küçük noktaları ya ruh hastası mıyım arkadaşım ben.
  • oda arkadaşlarımdan biri eski sevgilisinden öylesine nefret etmiş ki istersen karnıyarıktan bahset o yine konuyu ŞEREFSİZ PİSLİK ÖKÜZe bağlayabiliyor. hatta geçenlerde ben acaba bağlama kursu mu vereydim ya diye espri yaptı dedim heralde boyum devrilicek iki elim yana düşücek. öyle çarptı beni espri.
  • badem yerken o kadar çok "cildim güzelleşicek helelele" diyorum ki yakında olurum sana üç yaşında bebe. İNANIN ÇOCUKLAR........
  • dün 1 nisan diye bizim salak 1. sınıflar şaka yaptılar. hukuk hocası 12 sayfa el yazısıyla ödev istedi vizenin %60ı sayılcak diye. kadına etmediğim beddua, saydırmadığım küfür kalmadı. hala kalkmış bana hölülü lülülü diye şakaydı diyolar. BU ERGENLERİ TAKSİMDE SALLANDIRMAK LAZIM. hayır derdim bir değil ki. bunların bi de ikinci öğretimleriyle derse giriyorum. kader bana nazik davranmıyor.
  • hayır benim anlamadığım ben her burayı açtığımda niye hakkı dayıyla muhabbet edermiş gibi bütün sorunlarımı anlatıyorum hacılar?

31 Mart 2012 Cumartesi

erkekler yüzünden

şuan hiç giriş için süslü cümlelerim yok, şırrak diye giricem konuya çok doldum hacıtlar.
orda burda sürekli erkeklerle ilgili bir şey yazıyorum, söylüyorum, adım feministe çıktı. ama ben öyle zevkten ya da tarz olsun diye yapmıyorum. önceleri yine vardı erkeklere hafiften gıcığım ama şiddetli değildi. bir kaç öküzle tanışınca yavaş yavaş alevlenmeye başladı. ama son darbe kız yurdunda kalmamdı. 8 kişi yaşıyoruz bir odada. Ve doğal olarak sürekli iletişim halindeyiz. odada bir erkek tarafından kırılmayan kız yok. yani akşam bir tek kişinin ağzından erkeklerle ilgili laf çıksın, hurrraaa herkes başlıyor kendi kırığını anlatmaya. psikolojisi bozulan, yataklara düşen, her gün ağlayan, duygusuzlaşan. odanın dışında her gün telefonda sevgilisine laf anlatm.ya çalışan, ağlayarak kavga eden. dolayısıyla hem kendi deneyimlerimi hem de gördüklerimi birleştirerek bazı sonuçlara varıyorum. dertsiz başımıza dert açıyoruz. şu genç yaşımızda bir erkeğin kahrını çekiyoruz. YAPMAYIN GÜZELLERİM. kendinizi harcatmayın. şimdilik her şey güzel gidiyor olabilir ama biticek. GİTMEYEN YOK. öyle uslu uslu da gitmiyolar. yıpratmaktan zevk alıyolar. belki belli bir yaştan sonra her şey daha kolay olur. ama erkekler 20-25 yaşlarında ergen oluyolar hala. en çekilmez yaşları yani. almayın, beslemeyin bu öküzleri. şimdi ben feministlik yapınca virvirvir konuşup "baban da erkek" diyenler de var. Babalarımız baba olarak çok iyi olabilir ama onu bir de annelerimize sormak gerek. ben tamamen erkeklerin "sevgililik özrü" hakkında konuşuyorum.

bak alınmayın diye kibar kibar konuştum ama daral geldi ÖKÜZSÜNÜZ İŞTE LİİLİLİİLİLİLİL KAÇTIM.

15 Şubat 2012 Çarşamba

aşk bu kızılötesi, yaralı müzesi, hareket edemem.

şimdi yine eski sevgiliye yazıyormuşum gibi gözükücek farkındayım ama aslında katiyen öyle değil.

demek istediğim, yani "yeni aşklara yelken açma" olayını çok mu yanlış anladın sen. limanların ihtiyacı olduğu sessizliğe noldu acaba? bi boş bırakmadın ki sen o limanları, amacın o gemiyi şutlayıp yerine yeni gemiler yanaştırmakmış. bak şu saatten sonra yine başladım ağır edebiyat yapmaya ama tutamıyorum kendimi. neyse neyse lafım sana değil zaten. o yeni gemine.
e be kızım, e be köylü kızı (espriyi anlamanı beklemiyorum cicişko) sen hayatın boyunca görüp görebileceğin en büyük belaya tosladın ama eminim şuan hiç farkında değilsin. hülyalar içindesin ama geçicek annem bütün bunlar. sanma ki o mutluluğun ilelebet sürecek. bu herif öyle bir herif ki sıçacak o mutluluğuna ve bu sıçışın da çok uzakta olduğu sanrısına kapılamayasın sakın yakındır. bir kere sen çok büyük bir hata yapmışsın canım benim. baştan ona çok değer verdiğini belirtecek hareketlerde bulunmuşsun. bu adam değer verildiğini anladığı an götü başı ayrı oynuyor. yok adamın kimyasına uymuyor sevilmek, o alışmış öyle sümüklü sümüklü ıssız adam triplerine çünkü. gitmişsin onunla olan fotoğrafını profil foton yapmışsın cancağızım. yani sendeki de resmen yeni gelin hesabı. hemen nedir sendeki bu ele güne gösteriyim merakı anlamıyorum bebişim. adam bunu görünce tabi hafiften tırıs tırıs olmaya başladı. beğenmemiş bile fotoğraflarını. hatta birlikte olan fotonuzu bile beğenme nezaketinde bulunmamış çünkü büük sıçışa hazırlanıyor adam. bir de yazmışsın çok mutluyum falan fotonun altına. he canım he mutlusun görcem ben senin mutluluğunu ilerde. bu adam duvarında orda burda asla seninle ilişkisi olduğunu belli etmez. hayatına çok sokmaz ki çıkarması kolay olsun. bütün amaç bu. sen de kalkıp paylaştığı videonun altına aşklı maşklı özlü söz yazmışsın aşk çiçeğim be. yani bi kere adamın prensiplerine aykırı bu olay. tabi önceleri bişey yapmamış, sesini çıkarmamış ama senin o harika mutluluğuna sıçmak üzere hazırlık yapıyor bilesin. hatta ilk hamlesini yapmış. gidip duvarında onca paylaştığı şey arasında senin yorum yaptığını silmiş. bir otur düşün neden silmiş onu. sen de farketmediysen senin kadınlığından şüphe ederim zaten o ne öyle yani. yani demem o ki senin de dramatik cümlelerle kıçına tekme vurulma vaktin yaklaşıyor yavrukuşum. bak farkındaysan sana hiç acımasız davranmadım, aksine güzel güzel konuşuyorum çünkü aynı yolun yolcusuyuz ben öyle nankör insan değilim.
ama YOOOOOOOOOOK sen bu dediklerimin aksine eğer bu dengesiz adamı elinde tutmayı başarırsan da içimdeki o saçını başını yolma isteğime gem vurup ayağa kalkar şapşapşapşap alkışlarım seni cicişler cicişi. ama yine de sen çok uğraşma bence. çekilicek dert değil oldu mu bebişim.

11 Şubat 2012 Cumartesi

aldanma çocuksu mahsun yüzüne, mutlaka terkedip gidecek bir gün.

birkaç hafta önce burda mutluluk fışkırtan bir yazı paylaşmıştım. hayatın güzelliğinden bahsedip durmuştum. sonra nazar değdirirseniz ağzınızı yüzünüzü kırarım demiştim. ama siz naaaptınızzz hemenn anındaaaa NAZAR DEĞDİRD- yok yaa biteceği varmış bitti arkadaşlar.

çünkü ben insanlara tiplerine göre davranmaya başlamıştım. çirkin olanı insandan saymıyor, çemkiriyordum. tipi güzel olanları yüceltip başıma tac ediyordum. ve evren durdu durdu durdu bana dersimi verdi. AL DEDİ HAYVAN KIZ AL ÇOCUK YAKIŞIKLILIKTAN ÖLÜCEK AL SENİN OLSUN GÖR DEDİ. inanır mısınız canlar, çocuğun dış görünüşü ne kadar iyiyse iç görünüşünü o kadar kötüydü. hani allahın cezası dersiniz ya gelişigüzel. işte bu o iki kelimenin bedenen görüntüsüydü. allahın bana bir cezasıydı. ve 10 günde yaşlandığımı, gözaltlarımın çöktüğünü, adeta 60 yaşında bir kadınmışçasına heyecansız olduğumu farkettim. demem o ki yapmayın, etmeyin güzellerim.

kaslar büyüdükçe, beyin küçülüyor bu erkeklerde.