25 Aralık 2010 Cumartesi

.

http://damlalalay.tumblr.com/

çaya beklerim.

22 Aralık 2010 Çarşamba

aynı telden sıkılmadın mı?


bugün seni görmeye geldim.
iyiki yoktun.
iyiki evren bizi ayrı tutmak için elinden geleni yapıyor.
evren istikrarlı.
sen sevgisiz.
ben iradesizim.
seninle ilgili aldığım kararların hepsini yıkıyorum.
seni takip ediyor,
küçümsüyor,
aşağılıyorum.
senden nefret ettiğimi,
öldürmek istediğimi,
söylüyorum.
bunu söylediğim herkes suratıma bakıp gülümsüyor.
satır aralarımı okumakta usta oldu herkes. sayende.
ne kendimi avutuyorum,
ne kuyruğu dik tutma çabasındayım.
sen boş bir adamsın.
beyin çerçeven çok dar. özentinin önde gidenisin.
ama kalp kişilik özelliklerini önemsemiyor. bilmiyorsun.
kalp elleri, gözleri, dudakları, sesi seviyor.
kalp bakışları, öpüşleri, kolları özlüyor.
bunları sana anlatmayı ne çok isterdim.
ama ben senin karşında kalbimle konuşurum.
kalbimi ancak kalbin duyabilirdi.
eğer olsaydı.
yok.
göğüs kafesin boş. farkında değilsin.
ya beynini ya alttaki uzvunu yerleştirmişsin oraya.
şimdi sana orospu çocuğu demek istiyorum ama;
ne sen suçlu ne annen.. ne de ben suçluyum ne annem..

18 Aralık 2010 Cumartesi

yaşarken oldum.

uzun zamandır üzülmüyorum. dert edindiğim herşey gitmiş gibi. tamamen gitmiş gibi. gittikleri için dert edindiklerim. derin nefes alırken içime batan. hani o hatırlattıklarından nefret ettiğim halde unutmadığım. bırak hepsini. b ı r a k b u i ş l e r i.
uzun zamandır hüzünlü şarkılar dinleyemiyorum. sanki dinlersem bütün acılar canlanacakmış gibi. sırf hüzünlü şarkılar dinlemek için acı çekmek isterim diye öyle korkuyorum ki. kendime yeni dertler üretirim diye müzik dinlemiyorum.
her sabah yürümek zorunda olduğum o uzun, bitmek bilmeyen yoldan zerre şikayet etmiyorum. binalarla dolu, denize uzak semtte sabahları bir sürü martı oluyor. hayır, kendime yontmuyorum. benim için gelmediklerinin farkındayım. onlar yalnızca açlar. onlara ekmek bırakanları sevmiyorum. sanki onlara ekmek bırakacak biri varsa yalnızca benmişim.
kışı seviyorum. ellerim üşüyünce eğleniyorum. donan ellerimi kalorifre dayayınca sızlayışını nasıl seviyorum.
yok. artık imkansız hayaller de kurmuyorum.
hani herkes akışına bırakmakla kavgalı ya. herkes yapmak istiyor da yapamıyor ya.
ben yaptım diyorum. akışına bıraktım. öyle bir akış ki.. sakin, şırıl şırıl. dinliyorum.
daha fazla gülüyorum. gülerken çirkin olduğumu unutup gülüyorum. kahkaha atıyorum. boş boş konuşuyorum. saçmalıyorum.
evet. en azından artık ne istemediğimi biliyorum.
seni istemiyorum. yüzünü istemiyorum. o kendini beğenmiş havanı, kendini vazgeçilmez sanışını.. istemiyorum. benim kafamdakinin aksine o kadar da hassas, dokunaklı biri değilsin. düzsün. neyse artık senden daha az bahsediyorum.

uzun zamandır ağlamıyorum.

aynı dünyaların ayrı insanları.

İnsan yalnız bir denizi düşler, demiştim sana.

Yalnız bir kokunun hasretini çeker.

Demiştim sana sevgili, insan yalnız bir gece için gözyaşı döker.

Ne beni dinledin, ne kalbini, ne mantığını.

Mantığın vardı senin, o çok sevdiğin.

Kalbin de vardı senin, biliyorum, asla göstermediğin.

Ama ben’in de vardı senin, o hiç bakmadığın, görmediğin, sevmediğin..

Ben yahu ben!

Yüzüne anlam katan o ufak siyah noktalar kadar gerçeğim ben!

Şakağındaki, burnunun kenarındaki, çenendeki benler kadar yakın olan ben..

Ben boşuna konuşuyorum sevgili..

Gözyaşlarımı boşuna akıtıyorum o bilinmez açık denizlere..

Ben martı olsam bile sen bana ölü balık gözüyle bakacaksın..

Kedi olsam kışkışlayacak, duman olsam açacaksın pencereni..

Ne adımlarımız uyacak birbirine, ne saatlerimiz..

Bu mevsim birleştirdi madem bizi, yine bu mevsim ayıracak.

İkimizin de yalnız kışı yaşadığı bir dünyada görüşürüz...

3 Aralık 2010 Cuma

aralıkta aşk başkadır.

Yalovaya hep kartaldan giderim ya ben. dün aksilikler peşimi bırakmadı. türk sineması dersinde hocanın izlettiği o iğrenç film bütün sinirlerimi germişti. dikenlerim çıkmıştı yani. eve giderken yol yürüdüğüm için terleyince iyice çıldırdım. evde ablam yok, yemek yok. zaten acıkmışım. başımda "hölölö bak bir şarkısın seni çalıyoruum" diye başımda flüt öttüren bir ergen var. ve en önemlisi param yok. sinirden fokur fokur fokurduyodum yemin ederim. sonra biletimi almak için girdim idonun sitesine. kartal seferleri iptal edilmiş. kulağına biberon soktuğumun lodosu yüzünden. normalde kartalda 6:30'a binicem diye ayarlamıştım kendimi. bavulum hazır değil. böyle olunca mecbur pendiğe binmem gerekti. pendikten de 5:45 var. haydaaaa yarım saat içinde karnımı doyurup bavulumu hazırlayıp çıkmam gerekiyor. ben sakinliği seven insanım. acele yaptığım hiçbir şeyden hayır gelmez. bişey için acele ediyorsam o sırada kafam yerinde değil demektir. biyere yetişmeye çalışırken serdar ortaçı sever misin de evet derim o derece. neyse bir hışımla hazırlandım çıktım. zaten bavulum ağır. minibüsler delirtiyor beni. pendikten de feribota yürüme mesafesi fazla. içimden söylene söylene yürüyorum. "hay koyıyım böyle şansa. ne boktan bir gün bütün aksilikler beni buldu bıktım artık of pof afra tafra" diye diye. neyse yetiştim. girdim feribota oturdum. oturdum ama terlemişim, saç baş birbirine girmiş, makyaj kalmamış vaziyette. pazar gününe de yazılıcak tretman, izlenecek film falan var. açtım bilgisayarımı tretmanı yazıyorum. ne kadar yazsam kardır diye. bir de kulaklığı takıp klasik müzik açmışım ki belki ilham denen şey beni entellektüel görür de yanıma yanaşır diye. neyse aylanın babasını öldürttürdüm, kızı bol bol ağlattım iyi gidiyorum derken bir adam yanaştı. adam dediğim genç. -oturabilir miyim? rahatsız olmazsın dimi?- dedi. hayır dedim oturdu. takım elbiseli, karizma, bakımlı, fit tabiri caizse jilet gibi adam. karşıma oturdu. ama yüzüne bakmıyorum tabi tretmanda aylaya kriz falan geçirtiyorum. adam durdu (ulan adam deyince yaşlı bişey gelmesin aklınıza) -internet var mı bu feribotta? dedi. -var ama ücretli dedim. - sen hangisini kullanıyosun? dedi. -ben şuan internette değilim başka bişey yapıyorum dedim. adama da sürekli telefon geliyor. mülakat falan bişeylerden bahsediyor. dinlediğimden değil kulak misafirliği efendim. neyse muhabbeti başlatan o soruyu sordu -öğrenci misin? soru üstüne soru soruyor. ben de kısa kısa cevaplar veriyorum. tretmanla yüz yüzeyim çünkü ayıp olur. bişeyler yazmaya çırpınırken tuttu laptopun ekranını indirdi bakıcam naptığına diye. sanarsın kırk yıllık arkadaşım. senaryonun bir önceki halini yazıyorum dedim. -oo bi bakıyomuşum vizontele 3 diye bi espri yaptı. hatta buna benzer çok fazla espri yaptı ve çoğu komikti. kimyagermiş, 84lüymüş, bursada yaşıyormuş, sürekli istanbula gidip geliyormuş. bildiğin mimik falan yapıyor karşımda ben de kahkahalarda gülüyorum. başta aa yavşağa bak dedim ama adam bildiğin güzel yani yapıcak bişey yok. inkar etsen taş olursun. adımı falan sordu. zaten soruları hep o soruyodu. neyse feribot yanaştı. -inmicek misin? dedi. yok ben yayayım sonradan inicem sen git istersen dedim. arabası olduğunu nerden anladın derseniz elinde bi tek telefonu vardı. her hafta feribota binmeni getirdiği yetenek işte naparsın. neyse o beklenen soruyu sordu. "istersen seni de bırakıyım?" clean family girl cevabı verdim ister istemez. adam gitti. olayın şokundayım ben tabi. durdum durdum adamın ismini sormayı unuttuğumu farkettim. olaya bak. adam belki hayatımın aşkıydı. veya bi işaretti. evrenin bir mesajıydı hatta belki de ilerde evleneceğim adamdı. ama ben adını sormadım. üzüldüm. ağlamaklı oldum. ama heyhat. bu da hayatım bir oyunu. bütün aksilikler beni buldu o gün. o da bir aksilik miydi bilemiyorum. ama bundan sonra yemişim kartalı. pendikten gidip geliyorum bundan sonra arkadaşım. kasım geçti. yeni akım başlatırız belki. ARALIKTA AŞK BAŞKADIR.

20 Kasım 2010 Cumartesi

YAPTIM, OLACAK


  • şu moda denen şeyden nefret ediyorum. yıllarca siyah oje sürdüm. tam vazgeçmişken, onsuzluğa alışmışken moda oldu! hollywood kızlarının tırnakları hep siyah hep siyah. modaya uymamak için yaratılmışım. algıladım.
  • formspring.me'den gelen saçma salak sorulara alışmıştım da, hakarete vardırınca dar beyinliler, anonimi kapattım. BURDAN DUYURULUR. sevgili beyin çerçevesi dar olan arkadaşlarım her boku biliyosunuz onu anladık. madem kendinize bu kadar güveniyosunuz niye anonim olarak yazıyosunuz?. götüne güvenen şöyle gelsin.
  • durdum düşündüm. samimiyetsizlerin pisliklerini yüzlerine vurmaya karar verdim.
  • insanların içlerini görebildiğimi iddia ediyordum ya. hala ayak diretiyorum. oğlum içiniz dışınız pislik dolmuş lan.
  • çilekli puding yaptım hevesli hevesli. anneme yer misin dedim. "ıyy yok yemem, nasıl olduğu belli değil" dedi. sonra da vay efendim damla mutfağa girmiyor. yazık efendim, günah.
  • sevgili sinem kobal, sana yalvarırım seksi bakma bir daha. koltuk altına kıramp girmiş buzağı gibi oluyosun şerefsizim. o nasıl yüz ifadesi.
  • dün çok huzursuzdum. bölük pörçük uyudum. uyku aşığıydım oysa.
  • bir şarkıyı defalarca dinlemek, bir kitabı defalarca okumak, bir filmi defalarca izlemek mertebesine ulaştıysanız artık anlık mutluluklardan elinizi ayağınızı çekmişsiniz demektir.
  • sonsuz mutluluklar. imkansız değil.

19 Kasım 2010 Cuma

çocuk düşlerimiz yok artık



- "asi ruhumu yatıştırmak için ne çok ninni söylüyorum bilsen, zira bu yürekten daha uygunsuz, daha havai bir şey görmemişsindir. benim sıkıntılardan rahata, tatlı hüzünlerden uğursuz tutkulara geçişimi görme zahmetine bu kadar sık katlanan sana bunu söylemem gerekli mi? yüreğime hasta bir çocuk gibi bakıyorum; o istediğini yapıyor."






o acıklı kavuşma sahnelerini soğukkanlılıkla izlerken, herkes içten kahkahalar attığını, çok eğlendiğini gördüğüm sahnede ağlamaya başlamam rastlantı değil. regl ile alakalı da değil. ne biliyim. çok uzun zamandır içten gülmüyorum ben. hiç öyle eğlenmiyorum. hiç kalbimi tamamen açacağım arkadaşım olmadı. öyle ağlayarak içimdekileri dökmeyeli yıllar oldu. dönme dolaba da hiç binmedim zaten. bazen taştan yapıldığımı düşünüyorum. belki taşların da duyguları vardır ama dışardan anlaşılmıyor. yani insanoğlunun dediğine göre taşların duyguları yoktur. ne ukala şu insanoğlu! neyse canım. oturur bayram şekeri yer regina spektor dinlerim. çok mu iki gözyaşı. ruhum cilalanır. hadi öptüm okkibbay.

18 Kasım 2010 Perşembe

gözün aydın ben de delirdim bak en sonunda


  • babamdan haftaya damgasını vuracak o söz; bundan sonra toplumsal değil bireysel yaşayacağım!!..
  • bugün herkesin delire delire bi kerede 20 tane yiyebilecek kadar çıldırdığı midyeyi merak ettim. millet bu kadar seviyorsa güzeldir kardeşim dedim ve denedim. İĞRENÇSİNİZ OĞLUM. yenir mi o. yanlış anlamışımdır diye bi daha yedim. nasıl yuttum hatırlamıyorum. hayvan mısınız oğlum. yiyecek başka bişey bulamadınız mı. aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa.
  • dün dilek diledim. oraya çaput bağlayınca dileklerin gerçek olmayacağını bildiğim için seni diledim. gerçekleşeceğini bilseydim yine seni dilermiydim bilmiyorum. bıktım senden.
  • joseph gordon-lewitt candır.
  • türkçem bozuldu. artık ciddi ciddi - yapıyoyum, gidiyoyum- demeye başladım. etrafımda bu kadar bebek olursa böyle olur. yazık.
  • tek bir fotoğrafını görünce bütün gece rüyama giriyorsun ya. nefret ediyorum senden. ama rüyamda ilk defa konuştun. yüzsüz.
  • sen diye bahsettiğim kişi sen değilsin.
  • kafayı da yemedim ayrıca blogumu okumadığının farkındayım.
  • okkibbay.

15 Kasım 2010 Pazartesi

cenaze namazımı jack nicholson

  • eğer bayram şekeri denen şey olmasaydı ben de bayramı eleştiren entellektüel kesim gibi artizlik yapardım ama bol bol şeker yiyorum be kardeşim.
  • bayram olayına katlanabiliyorum bir ölçüde ama bayram temizliği diye bir ekstrası var. lanet gelsin o ne akıllara zarar bişeydir. evin inciğini cıncığını temizliyosun düşünsene. günün birinde evim olursa bayram temizliğine karşı bir duruş sergilicem. hayır yani zaten hurraa diye millet geliyor. kalabalıkta kim nerden görsün kalorifer peteğinin arkasındaki tozu allasen?
  • kurban bayramında haber orucu tutuyorum. mümkün olduğunca kaçıyorum haberlerden. geriliyorum. sevmiyorum.
  • zaten bu yıl bayramı önemsemiyoruz ailecek. bizim için anlamı yok bu yıl. seneye umarım mutlu olduğumuz bir bayram görebilirim.
  • newyorkta beş minareyi sinemada izlemiyorum. hiç heyecan ve merak duygusu da taşımıyorum. tıpkı beyaz meleği, ve güneşi gördümü tvde yarım yamalak izlediğim gibi. artık rastgelirsem bir iki sahnesine göz atarım. mahsun sevmiyorum seni arkadaşım. serdar ortaçtan farkın yok benim için üzgünüm.
  • yeri gelmişken bi artizlik yapıyım; prensip meselesi sinemada türk filmi izlemiyorum.
  • tretman yaz diye ödev mi olur kardeşim. ilham denen bişey var. o gelmeden nereye yazıyosun tretmanı. bir de bayramın 4. gün teslim. bak hele!
  • saçlarımı kestirdim. yanımdakiler öyle çok kısa olmadı canım belli bile olmuyor diye teselli ediyorlardı .ta ki "nasıl kıydın saçlarınaaaa" yorumunu alana dek. kökü bende diyor ve geçiyorum.
  • topuklu ayakkabı in converse out
  • hee unutmadan jack nicholson candır.
  • benim bayramım BOK gibi. sizinki iyi geçer umarım. MUTLU BAYRAMLAR

9 Kasım 2010 Salı

hayatın anlamı buralarda biyerde olacak.

  • sevgili günlük, bugün langırtta büyük yenilgi yaşadım. hahaha sevgili serkan sana ithafen böyle başladım. bence çok komik oldu hatta beyazdan daha komiğim.
  • eskiden sınavlardan önce panik yapardım şimdi büyük bir rahatlık var üzerimde. bence bu iyiye işaret değil. bütlerde görüşürüz.
  • uzun saçlı erkeği severim, ancak 3 numara candır.
  • bazı günler ne yaptığımın, ne söylediğimin farkında olamıyorum. bugün nasıl geçti bilmiyorum. ayık mıydım, emin değilim. hayat bana güzel.
  • hiç makyaj yapmayan hatunlara çok özeniyorum. zira sabah yap akşam sil, benim gibi üşengeç bir bünyeye ağır geliyor. göz makyajım en az 1 saat. -abartıların insanıyım-
  • "ben mi sınava girdim, sınav mı bana girdi" espirisini yapmayanı dövüyorlarmış.
  • eğer önce normal olarak gördüğünüz kişi, çekici gelmeye başlıyorsa bi yerlerde bi yanlış var demektir. çeki-düzen diyorum yani. -ondan sana yar olmaz koçum-
  • her sabah rabarba dinlemeye aşığım. neşe kaynağımsın mesut! (rock fm - rabarba)
  • intibaklara selam ederim. kehkehkeh.

8 Kasım 2010 Pazartesi

özlüyorum birini o hiç görmediğim.





hani eski sevgili eski sevgili diyip durdum ya dün. geç farkettim. bırak eskiyi, sen hiç sevgilim olmadın. olsa olsa sevdiğimdin. eski sevdiğim diye de bir kavram olmadığına göre sen de yoksun aslında. ulan herşey gelip şizofrenliğe varıyor ya ne diyim. böyle gıcık filmler olur ya. meğer tüm olaylar onun hayalinde yarattıklarıymış ya da zırt diye uyanır rüyaymış falan. hala bekliyorum öyle bişey olmasını. yok gerçek değildin. değilsin. olmayacaksın. kuşum. unutmadan, tatlısın piç.
zevksiz kız da değilim hani. neyse gidip dinlenmeliyim. artık içki içmeliyim.

7 Kasım 2010 Pazar

yaşımız elli mi ki?

  • gerçekten kadın olmak zor arkadaş. yani kuaföre pek gitmeyen biri olsam da bir süre sonra insan deliriyor, kendinden tiksiniyor, aynalara küsüyor, kıl oluyor abi! mutsuzlukla doğru orantılı mı bilmem ama değişikliğin mutlu ettiği de bir gerçek. kesin saçımıııığğ.
  • böyle bana gelip bebek fotoğrafı gösterip şefkat göstermemi beklemeyin sakın. 5 çocuk teyzesiyim ben. bütün sevgimi, şefkatimi, ilgimi onlara veriyorum. diğer çocuklara kalmadı içimde gram sevgi. ayrıca sokakta bebek görüp de ciyak ciyak bağıran kızlara da ifrit olurum.
  • 5 çocuk teyzesiyim dedim de. son bebeklerimden sonra tam bir teyze kıvamına geldiğimin farkındayım. böyle düşme pozisyonlarında, tehlike anlarında falan acayip refleksler edindim. nerde ne şekilde, başlarına ne geleceğini önceden kestirebiliyorum. hamdım, piştim, oldum.
  • bu hafta 6 tane vizem var. ben oturmuş blog yapıyorum. sana verdiğim değerin haddi hesabı yok görüyorsun.
  • rüyasında eski sevgilisini görmekten nefret edenler birleşin. ama bensizsiniz. çünkü ben nefret etmiyorum. kehkeh. seni görebildiğim yer rüyalar artık. bkz.mfö
  • artık yolda giderken şarkı değil şiir dinliyorum.
  • emre aydın-hoşçakal. sevgili şarkı öyle bir etkiye sahipsin ki, dünyanın en mutlu insanını bile acıdan öldürürsün. pislik. yedin beni.
  • herkes en az bir tane facebook oyunu oynuyor biliyorum. hadi itiraf edin.
  • hayattan nefret ettirecek olaylar 1: eski sevgilinin fotoğraflarının ortak arkadaş vesilesiyle anasayfanda çarşaf çarşaf gözükmesi.
  • sims oynayan her kız unutamadığı eski sevgilisiyle düzenli bir hayat kurmuştur eminim. biz çok mutluyuz. bir oğlumuz var. çok zenginiz.
  • eski sevgiliden bu kadar bahsetmişken, gelin damat fotoğraflarına shop yapacak kadar ileri gitmiş olan var mıdır merak ediyorum. vardır bence. kesin vardır.
  • recep ivedik, dünyanın en iğrenç adamı ve filmisin. ama gülüyorum kahretsin.
  • sevgili mahsun, müzikle uğraştığın sıralar ortada yanlış bişeylerin olduğunu biliyordum. boşuna vakit kaybettin kuşum.
  • geri döndüm diye gevezelik yapma hakkım vardır diye düşündüm. ama özlemişim sana saçmalamayı be blooooog.

6 Kasım 2010 Cumartesi

GERİ DÖNDÜM LAN.



ara vermeyelim blok yapalım dedim. kaldığım yerden devam ediyorum sevgili takipçilerim.


-özgüvene bak sanki 70 milyon izliyor-






13 Eylül 2010 Pazartesi

can sıkıntısı aşk acısından iyidir.


  • rüyamda bir johnny depp filminde, conicimin yanında oturuyodum. film normal şekilde devam ediyordu ben çook yakından conicimin yüzünü inceliyodum. hayır üstümü de hep örterim halbuki.
  • ne biliyim, tarzımı değiştirmek yaradı bence. griler siyahlarla dolaşırken şimdi kırmızılar bana kardeş modundayım. işte sevgililer gibi, insanın hayatından bir sürü renk geçiyor. bir ara turuncu severdim. şimdi nefret ederim. ama asla unutulmayan sevgililer gibi bir rengi de var insanın. pembeyi hep aynı şekilde severim. sevgim azalmaz. hatta görünce kuyruğuna basılmış iguana gibi ses çıkarıyorum hala. pembe işte ya. -çok minnoş-
  • her bayram -çok şeker yeme şeker hastası olursun- diyen annem var benim. not: turp gibiyim!
  • bazen karşımdaki insanın tek bir lafı, davranışı, hareketi soğutuyo ya beni. anında siliveriyorum hafızamdan o kişiliği. ne saçma huy. ama bazen de tek lafıyla, davranışıyla, hareketiyle kendine bağlayan insanlar var şu hayatta. hayallerimin erkeği olmasa bile hep hayatımda olsun istediklerim. bir köşede dursun arada güzel şeyler yapsın, ne kadan müthiş bir insan var hayatımda diyeyim. yetsin ama. herşeyim yapamam ya kimseyi.
  • herşeyim demişken. en son üniye ilk başladığım zamanlarda birine herşeyim diye hitap ederdim. aklıma geldi. arada sırada aklıma geldiğine göre bişeyimmiş ama aklımdan çıktığına göre herşeyim değilmiş. çok sıkıcı.
  • ben de bitmiş gitmiş bile olsa eski sevgililerini kıskananlardanım. hayır yani dünyada bi ikimiz kalsak yine geri dönmem dediğim, yüzünü görmek istemediğim biri bile olsa, birisiyle ilişki yaşadığına tanık olmak rahatsız edici. geçenlerde facebooka çarşaf çarşaf yayılan fotoları görünce "öldürücem seni kızım, uzak dur ondan" derken buldum kendimi. hayır ne alaka yani. saçma mıyım neyim.
  • ramazan bitti ama hala bazen balkonda bir şey yerken çekiniyorum. çok büyük psikolojik baskı lan bu.
  • "ablamda kalmak istemiyorum yurda gidicem, bi rahat bırakın okul hayatı yaşayayım" isyanıma, 'yaa zaten yakında taşınıcaz istanbula yurda gitmene gerek kalmaz" diyen ebeveynlerim var benim. gamsız yaptı bunlar beni. kadere razıyım ben.
  • referandum gerçekleşene kadar hiç rengimi belli etmedim. kendisiyle aynı fikirde olmayana saldırma eğilimi gösterenlerden dolayı. ama evet 'evet' dedim. gayet mutlu, huzurluyum. takmışlar ağızlarına bi aziz nesini. başka bir numara bildikleri yok. sıkıcısınız oğlum. zaten şu ülkede insanlar birbirlerinin fikirlerine saygı duymayı öğrense çok büyük sorunlar hallolur ya neyse.
  • şu varmısın yokmusuna giden açgözlülerden nefret ediyorum. ulan 260 teklif alıp da yok kutuma gitcem diyen adam var ya. hayvan mısın neyine yetmiyor. pislik.
  • bence de bir gün çok mutlu olucam ben.

1 Eylül 2010 Çarşamba

ya herro ya merro


  • hani seda sayan hep der ya 'ben aslında zayıfım, tv 5 kilo katıyor şişman gösteriyor' diye. ulan kadın doğru söylüyomuş beee! yalova'ya konsere geldi geçenlerde. görüverdim. benden zayıf. -tamam canım benim kadar değil- gayet çıtıpıtı hatun. insanlara bazen inanmak lazım imiş.
  • mevsimler en az benim kadar dakik yalnız! eylülün biri, şakkk rüzgar şak yağmur. aferim çoocum. süpersin.
  • maltepe üni öğrencisi olarak yurt başvurusu yapıp, istanbul üninin civarındaki yurdu kazanmam da çok acayip haa! sanırım evren bana bu aralar güzel mesajlar verme peşinde.
  • pazartesi ölür müyüm kalır mıyım bilmiyorum ama sonuçlar açıklanacak. ne biliyim sonuçlara annen baksın sen bakma, sonuçları açarken ezelin jenerik müziğini kullan gibi tavsiyeler almaktayım. bakalım.
  • üst üste 3 film izleyince bişey olmadı. normal hayatıma devam ettim haha.
  • şu referandum olayı olsa da bitse derhal. milletin psikolojisi bozuldu resmen. komplo teorileri üretiyo millet.
  • hayır hayır 'o değil de' diye başlamıcam cümlelere artık.

17 Ağustos 2010 Salı

günaydın siyahlar.


  • çok fazla uyumaya başladım yine. uyuyoruuumm günler çabuk geçsin diyeeğ. bkz. gece yolcuları
  • son sinüzit krizimden sonra yine hapçı oldum. yığdılar bi ton ilaç. içip evde moron moron dolaşıcam. hadi bakalım.
  • siyah ojeye geri dönüş yaptım oğlum. iç dünyan ojelerine yansıyor de bakalım da sana bi benjamin linus bakışı atayım.
  • annemle babam tartışırlarken "kadın haklı beyler" diyesim geliyor. ne yaptın sen bize inci sözlük.
  • lanet olasıca akrabalardan kurtulmak için facebookta soyadımı değiştirdim. elbet birgün nüfus cüzdanımda da değiştireceğim kahrolası soyadımı.
  • babam neyşınıl coğrafik izlerken "damla bak leopar, gidip onu öldürmemi ister misin? tayt yaparız" diyorsa bu işte bir yanlışlık var demektir.
  • hayır yani bana dümdüz, sıradan bir aile zaten gitmezdi bunu kabul ediyorum.
  • hatta babamla annemin arasında geçen "telefonun nerde? - aynanın önünde. -ayna nerde? -yatak odasında. -yatak odası nerde? inek içtiii!!!" diyoloğunu duyunca kişiliğimin nasıl oluştuğunu daha iyi kavrayabildim.
  • ve tabii ki tartışırlarken karısına "mutantım oğluum ben wolverinim ne sandın?" diyen bir babanız varsa işte o zaman sıçtınız demektir.

16 Ağustos 2010 Pazartesi

17 ağustos 1999


yalovada yaşıyorduk. 9 yaşındaydım. ablamsa 14. ranzamız vardı. üstünde ben uyuyordum. ablam her sabah ranzayı sallayarak uyandırırdı beni. 16 ağustos gecesi de ranzamın sallandığını hissedince gülerek uyandım. ablamı görmeyi umarken düşen tavanı gördüm. ne olduğunu anlamaya çalışırken annemle babam odamıza dalıp bizi kucaklarına aldılar. zemin katta oturduğumuz için çabuk dışarı çıktık. kaldırımda oturduk. olanları anlamak için etrafımıza bakınırken iç organlarını tutarak koşan kanlar içinde bir adam gördüm. sonra yan binada balkonda bağıran adamı. bina yıkıldı adamın elinin havada kalışını son ana kadar izledim. annem akrabalarımız için endişeleniyordu. annemin astımı vardı ve toz toprak yüzünen krize girmişti. işte o zaman ağlamaya başladım. arabadan inip annemi çıkarttık. ama önünde durduğumuz bina bize doğru hareket edince nasıl arabaya bindiğimizi allah bilir. korkunun da ötesindeydi. sonra heykele gittik. tüm insanlar oraya toplanmıştı. anneannemler, ablamlar, dayımlar aynı yerde oturduğu için heykelde bir aradaydılar. gittiğimizde hiçbirimize bir zarar gelmediğini görünce gözyaşlarıyla birbirimizle kucaklaşmamızı asla unutmayacağım. sonrası hayatta kalma çabası... aylarca yerlerde uyuduk, gelen yardımlarla beslendik, çocuktum.

o günler korkutucuydu, acıydı evet ama hayatımda büyük iz bıraktılar. bir çok anı yer etti kafamda.

mesela;
-16 ağustos gününe dair hatırladığım sürekli ölümden bahsetmemizdi. akşamüstü sahilde ailecek gezerken bisküvi diye tutturmuştum. eve gidene kadar ısrar etmiştim ancak annem bana "yemesen ölür müsün" demiş ve bisküviyi almamıştı.
-bebeği olan ablam istanbuldan gelmişti. ortanca ablam onlarda kalması için ısrar ederken "bize gelsen ölürsün sanki" gibi bir laf etmişti. hani malum oldu derler ya.. (ablamın uyuyacağı arka oda depremde tamamen çöktü. eğer ablam bizde kalsaydı ölebilirdi.)
-depremden sonra insanların çaresizliğinden yararlanan bakkallar vardı. bir suyu 5 milyona satıyorlardı. unutmak ne mümkün.
-derme çatma bir çadır kurmuştuk. içinde herkes uykuya dalmıştı. bir gürültüyle uyandık. çadır tepemize yıkılmıştı. ikinci kez depremi yaşadığımı hissettim.
-ikinci çadırımızı ağaca bağlayarak kurmuştuk. çadır şeffaf muşambadandı. şiddetli yağmurlar başlamıştı. şimşek çakıyordu. ve şimşek ağaca çarparsa hepimiz saniyede kül olabilirdik. bunun korkusuyla o şeffaf çadırda şimşeği izlemek için gözümü kırpmadığım geceyi unutamam.
-çocuktum. o perişanlığın içinde bile oyun oynama isteğim vardı. kuzenimle ip atlıyorduk. depremin yarattığı derin yarıklardan birine ayağım girdi ve ağzımı yere çarptım. dişlerim kırıldı. babam beni kucağına aldı koşturarak hastaneye gittik. ama hastanenin her tarafı ölülerle doluydu. o kokuyu unutamam.



üzerinden yıllar geçti ama her 17 ağustosta o günleri tekrar tekrar yaşıyorum. ölenlerin mekanı cennet olsun..

14 Ağustos 2010 Cumartesi

yüzüm saati bile durduracak kadar asık


insanlar ne zaman bu kadar can sıkıcı olmaya başladı bilmiyorum. nefes alış verişlerine bile katlanamayacak hale gelmiş olmam trajik olabilir belki. ama o kadar kolay değil. sanki lostun sorularıyla boğuşursam hiç sıkıntım kalmayacakmış gibi. sanki sayid gibi bir sevgili hayal ederek mutlu olsam hayat daha kolay gelirmiş gibi. bugün hiç yemek yemedim. oruçlu olduğumdan değil. doymak mutlu etmediğinden heralde. ya da kendimi sarı örgülü saçlı, pembe gecelikli elizabeth gibi şımarık sandığımdan olabilir. olamaz mı. olabilir. mesela hayatımda bir adet nino var desem biri çıkıp bana 'amelie olmak için ne bekliyosun' diyecekmiş gibi. yok mu. var. bir ninom var ama ben asla mucizeler yaratan amelie olmadım. olabilir miyim. olamam. kırmızı gözlerle 'kazanamadı' yazısına bakarken annemin 'boşver damla konfeksiyoncu olursun' demesi gibi ironik miydi herşey. annem mizahi yönünü ne zaman geliştirdi diye düşünürken bir şeyi daha başaramamış olduğum gerçeği kaç derece şiddetle vurabilir yüzüme. vurabilir miydi. vurdu! şimdi 'kazanamadım ama önemli olan katılmaktı' ya da 'yatay geçişi yatarak geçiş zannetmişim kehkehkeh' diyerek geçiştirsem silinir mi 'kazanamadı' yazısı aklımdan. silinir! silindi.

geçti mi moral bozukluğum hurley?
bence geçti dude!

10 Ağustos 2010 Salı

o değil de.


  • bugün ölebilirdim bilog. saniyeler içinde boğulup ruhumun bulutlara değmesine sebep olabilirdim. yani birini denizden çıkarmak ne zor iş imiş. yeğenim denize düşen yılana sarılır misali abanınca üstüme içtim denizin yarısını resmen. boktan hayatım saçma türk dizileri gibi gözlerimin önünden geçti. kurtulduk şükür.
  • o değil de ben davulcuları sevmem. geceleri korkutucu olabilitesi var.
  • kumsalda gitar çalıp şarkı söyleyen arkadaş gruplarından nefret ediyorum. iğrençsiniz. kendime hayatımın hiçbir döneminde kumsal-gitar-arkadaş üçlüsünü bir araya getirmeyeceğime dair söz veriyorum şu anda. hayır anlamadığım şey neden her kumsal partisinde "akdeniz akşamları" söylenir. sığsınız oğlum başka şarkı mı yok lan. akdeniz akşamları ne hayvan. çürüdü küflendi. millet onlarca albüm yapıyor her yıl yenilenin lan kumsalcı dangalaklar. sinirlendim sahur sahur.
  • langırt candır laaaaaaaan! hakkatten.
  • kendimi bildim bileli açım ya ben. oruç tutmak kolayıma geliyo. zaten yemek yemeye üşeniyodum ahaha. çok salakçayım.
  • daha da denize girmem. korktum.

2 Ağustos 2010 Pazartesi

mola vermeyceniz mi?



  • arkadaşı ile birlikteyken kulaklık takıp şarkı dinleyen adam bizden değildir.
  • eğer itici erkeklere bir örnek vermemi isteseydiniz, kesinlikle zırt pırt telefonuyla mesaj çeken erkektir diye cevap verirdim. o ne lan öyle. erkek dediğin adam gibi koyar cebine telefonunu, çaldımı açar, mesaj geldimi bakar, sonra tekrar yerine koyar. bir erkek her dakika niye mesajlaşır bunu anladığım zaman uzun süreli ilişkilere hazırım demektir.
  • japon bir evladım olsun istiyorum ama bir japonla evlenmek istemiyorum. nolcak?
  • japonların itici olduğuna inanırdım. ama bugün beşiktaşta resmen yakışıklı japon gördüm arkadaşım! yani gözlüklerini çıkarmasa italyan erkeği diyebilirdim. çekik gözlü italyan erkeği mi huhuuuuu! neydi o öyle; gamzeli, güzel dişli, köfte dudaklı, hokka burunlu, kaşlı, gözlü, döşü kıllı -tamam abarttım-
  • şu insanların boğaz köprüsünü seyre dalmalarına anlam veremiyorum. boğaz manzaralııı eeev. bi de saatlerce durup seyredip kafalarını dinlediklerini sanmazlar mı! deniz manzarası desen tamaaam! deniz manzarası candır her daim. hiçbir şey olmasın deniz olsun saatlerce oturur izlersin. ama bi köprü niye bu kadar anlamlı oluyor kardeşim! köprü lan işte. arabalar falan geçiyor! sanırım bunu anladığım zaman ben de elit(!) bir insan olacağım.
  • denizci temalı tişortler, bolerolar falan yasaklansın! hatta lacivert, kırmızı ve beyaz üçlüsü anasını da alsın gitsin! tek tek gelsinler. kızılay dağıtmış esprisini yaptırtıcaklar bana. o derece iğrençler.
  • yatay geçiş başvuruları tamam. bekleyelim ve görelim!
  • sen neden diğer bılogırlar gibi düz yazı yazmıyorsun da noktalı noktalı kısa notlar halinde yazıyorsun diyenler için. tamam tamam böyle bir soru soran olmadı. sadece sanki blogum çok önemseniyormuş da blogum hakkında kafaya takılan sorular varmış da ben onlardan bir tane seçip yanıtlıyormuşum gibi bir coolluk yapıyım dedim. yani 1 yılı aşkın süredir -bircoollukdaha- yazı yazıyorum ben burada. ben cool olmayayım da eller mi olsun.

24 Temmuz 2010 Cumartesi

kendisiyle arkadaş olabilen şizofren


  • hala ayak parmağımı bile denize sokamamış olmanın verdiği ızdırabı çekmekteyim. sen yalova gibi bir tatil yerinde yaşa ve denize gireme. olacak iş mi.
  • yatay geçiş başvuru tarihleri açıklandı. yarından tezi yok gidip başvurumu yapacağım. kabul edilmem için dua ediniz lütfen.
  • annemle babamın siyasi muhabbetlerinden nefret ediyorum. sinirleniyolar, kendilerini kaptırıyolar, kızarıp bozarıyolar. hayır anormal olan ikisinin de aynı fikirde olmasına rağmen bu kadar çok sinirlenmeleri. bir de televizyonla kavga etmezler mi. hayır o eli indir bi kere.
  • itiraf ediyorum; gözlerimi şaşı yapamıyorum. çok acı. gerçekten. bu zamana kadar neden ben şaşı yaptığımda insanların gülmediğini anlıyorum şimdi. kendi kendime yaptığımı zannediyormuşum. tanrım çok rezil ve kepazeyim.
  • he ıslık da çalamıyorum. en fazla cılız bir fiuv çıkar o kadar. anaaam gerçeklerle yüzleşmek ne zor iş imiiiiiş.
  • hatta ben bazen kırmızı oje sürdüğümde, eskiden kullandığımız kırmızı ojeli kadın eli sabunluğu taklidi yapıyorum.
  • ve bazen bir cümle kurduktan sonra devamında " yanlış duymadınız" diyesim geliyor.
  • yeter artık evren bana mesaj verme aşamasını geçip hükmetme aşamasında sanırım. her blog yazdığımda kendimle ilgili sırları açıkladığımı görüyorum. parmaklarıma engel olamıyorum. okumayın !


şaka yaptım lan. okuyun. boşa mı yazıyoruz.

10 Temmuz 2010 Cumartesi

oh may diır.




  • davul zurna sesi duyunca pencereye çıktım. yan binada, uzun saçlı, taş gibi motorcular doluşmuştu. yani hayat mı bu. kızın tekinin uzun saçlı bir damatla evlenmek üzere gelinliğiyle motora binerken benim pembe-yıldızlı pijamalarımla pencereden seyretmem kaderin bir oyunu mudur? pislikler.
  • evet bazen makyajımı bornozumun koluyla siliyorum. pisliğin tekiyim hıhı.
  • ayrıca sabit duramama sorunum var. sallanmam gerekiyor. sırf bu yüzden ruh hastası damgası yiyorum.
  • hey ben niye şimdi pislik taraflarımı anlatıyorum burda. oha. tanımamalısınız beni.
  • her sabah yarım saat yürüyorum ya. arınıyorum lan. sanki sıkıntılardan yürüyerek uzaklaşabilirmişim gibi geliyor. hatta belki yürüyerek parise varabileceğime bile inanıyorum.
  • rafet el roman sıçar gibi şarkı söylüyor arkadaşım. beste yapıyoğğ, şarkıları güzeeğl diye savunmayın. hıığğğnnnn diye şarkı mı söylenir pislik. "beğğğğnnnn aşkın en derindekiğğ" hayvan. düzgün söyle.
  • hiç derin sevdaları beceremediğm mağlubuğm triplerine giremicem şimdi.

7 Temmuz 2010 Çarşamba

oynatmaya az kaldı doktorum nerde?


  • çapraz lastikli sandaletim yüzünden ayaklarımın çapraz şekilde yandığına inanamıyorum. bu da evrenin bana bir mesajı olmalı.
  • üstelik annemin bana çatal kaşıkları tek tek sildirmesine de dayanamıyorum. nedir yani. amaç ne.
  • babamın işyerinde çalışmaya başladığımdan beri -veyahut çalışıyor görünmeye başladığımdan beri- izlediğim film sayısı arttı. bilgisayarı önüme koymamalılardı. hayır ben de anlamadım bu artışın sebebini. artiz mi? ne artizi.
  • balkonda her oturduğumda bir adet yusuf güneyle karşılaşmak gerçekten artık yan etki yaratıcak. -iiiiiinan korkuyorum sana baaaaaağlanmaktan.-
  • sitenin önündeki parkta oynayan çocuklarına balkondan direktif veren ebeveynler yasaklansın! zira hergün, senanur salıncağa bin!, alp kaydıraktan kay! bağırışları bünyeme zarar veriyor. sanane lan bırak çocuk ne hali varsa görsün, salıncağa binmenin emri mi olurmuş.
  • yemek yerken dişlerini gıcırdatan, çayı hüüüpleterek içen biriyle aynı sofraya oturmak hayatımı olumsuz yönde etkiledi bugün. açılmaya başlayan iştahım bir gül gibi soldu. -gül de sevmem ki- ıyy isteksizkız.
  • insanları gözlemlemeyi seviyorum ya ben. insanlara uyuz olmak gibi bir huy gelişti artık. artık izlerken içimden -ıııy tipsiz, hareketlere bak, bak bak şu suratının aldığı hale bak, çakıcan bi tane ağzına yüzüne- gibi tepkiler çıkıveriyor. ne pis bişey oldum ben.
  • facebookta sıçtığı bokun rengini bile yazan tiplere katlanamıyoruuum! tamam ben de özel hayatımı paylaşıyorum ama insanların gözüne sokmuyorum ki canım. açan okur isterse. iletiye yazınca mecburen okumak zorunda kalıyorsun. maruz bırakıyorlar. allahın belaları. hergün günün belli saatlerinde acıktım yazan ve bu iletiyi hergün tavsiyelerle donatan insanlar biliyorum. dondurasım geliyor şerefsizim feysi meysi.
  • 'damla hadi gel kısa film çekelim, sen senaryo yaz.' diyen bir babaya sahip olmanın verdiği dayanılmaz ağırlık. sanki ben ebeveynim, hayattan yorulmuş vaziyette, çocuğumun isteklerine he deyip geçiyorum. haha. ' hee baba oldu bi ara hallederiz, yazarım senaryoyu'. -kompozisyon yazacak sanki amk-
  • siyahı sevdiğim için götik damgası yiyorum ama arkadaşım ben pembeyi de çok severim. bunu gözardı etmeyiniz. götik de değilim, tiki de değilim. sarı ve turuncu hariç her rengi severim icabında. dur bu girişiydi. şunu söylemek için açıklama yaptım. bilgisayarın temasını pembe yaptııııııııııııığğm. hahayt. araç çubuğuydu, başlat'tı, efendime söyliyeyim pencerelerin kenarıydı hepsi pembe oldu. yirim lan.
  • gamzeyle fotoğraf çekmeye iskeleye gittiğimizde dadanan piçler yüzünden fotoğraf çekimimizin yarım kalmasından beri erkeklerden nefret edesim geldi, gitmiyor. hayvanlar. abaza erkekler yasaklansın.
  • ağustos bitse de gitsek.

23 Haziran 2010 Çarşamba

dön ya da pişman ol seni kahrolasıca!


  • kırmızı oje olayına falan girince iyi hissettiysem kendimi eğer artık annesinin topuklu ayakkabılarını giyen kız çocuğu olmak istemediğimdendir.
  • artık -yine- hiç yemek yemediğimi farkettim. neden buna ihtiyaç duymadığımı araştırıyorum. umarım bulduğum sonuçlar çocukluğumla değil yaşlılığımla ilgili olur. çocukluğuma inmem değil de yaşlılığıma çıkmam gerekse fena mı olurdu!
  • evet rammstein. evet metallica. ne hoş o gün herkes çılgıncasına headbang yaparken evde çekirdek çitleyecek olmam.
  • şimdi durup dururken catherine zeta jones olasım gelse evde tek başımayken. hayali bile müthiş değil mi ki.
  • koala olma hayalime tamamiyle kavuşmuş durumdayım. darısı diğerlerinin başına.
  • yağan o şiddetli yağmur da neydi öyle! sıcaktan solmuş ve sararmış bir bitkiyken tekrar yaşama döndüm sanki! canım yağmur.
  • biliyorum insanın aklının ucundan geçmez ama; hayko candır.
  • dizilerin hepsi bitti oha.
  • güzellik iksirimi buldum. artık evde catherine zetaymışçasına dolaşabilitem var.
  • anladım güzellik herşeymiş ama johnny'nin çirkin sevmesine bakılırsa, yanlış yoldayım!
  • evet artık nevresimim üzerindeki desenlerden biri olacağıma inanıyorum.
  • çok tatlısın gerizekalı! bana böyle iyimser cevaplar vermekten vazgeç. o gülücükleri de bi tarafına sok seni lanet olasıca!

17 Haziran 2010 Perşembe

müstakil hayatında kahraman.


Dün gece uyuyamadım çünkü aramızdakilerin bittiğini biliyorum.
Artık acı duymuyorum çünkü aramızda olanların ne kadar gerçek olduğunu biliyorum.
Ve eğer ilerde, uzak bir yerlerde, yeni hayatlarımızda birbirimizi görürsek sana neşeyle gülümseyeceğim ve o yazı ağaçların altında nasıl geçirdiğimizi hatırlayacağım.
Birbirimizden öğrenerek ve sevgiyle büyüyerek. .
Aşkın en güzeli ruhu uyandıran ve bizi daha fazlasına doğru uzandırandır.
Kalplerimize ateş ekip de akıllarımıza huzur verendir.
Ve işte sen bana bunu verdin.
Bende sana sonsuza dek bunu vermeyi umdum.



Şuanda kendini kayıp hissettiğini biliyorum.
Ama merak etme hiçbir şey birden yok olmaz ve kaybolmaz.
Beden yıpranmış, yaşlanmış, eski ateşleri küllenmiş de olsa yeniden alev alabilir.

Walt Whitman

9 Haziran 2010 Çarşamba

göz kırp yine sana dönerim.




  • finallerin bitmiş olması bile sevindirmedi ki beni çıkan güneşe, yağan yağmura yaşama sebebi yükleyeyim. doğa doğa olalı böyle keder görmedi. hölölölöy.
  • öküz gibi yağan yağmura, hayvan gibi espri; "gripinin yüzünden hep, durma yağmur dedi dedi. al işte." ama sen bunu hakettin yağmur bey. -doğaya cinsiyet yüklemek çok kuuul-
  • hani donuma kadar ıslandım olayı var ya. allah belasını versin onun. felaket ıslandım. üstelik o abartılı ve -simsiyah- göz makyajım olduğu gibi aktı. feribot görevlisi "akıyorsunuz??" diye karşıladı beni. hatta beni feribota almayacaklarından şüphelenip gizlice girmenin yollarını planladığımı bile hatırlıyorum. eyeliner'den soğuttu beni bu yağmur.
  • o halde ruh hastası gibi dolaşırken beyin sulanması olayını bizzat yaşadım. aşk-ı memnu veda fragmanındaki bihter tavrıyla "saçlarım ıslak, pantolonum ıslak, ilk defa yüzümde buzu hissettim. bunun adı yağmur." diyordum en son feribot hareket ederken.
  • siyah ojeden vazgeçiyorum artık bilog. ama bu sefer sahiden. sebebini sorma, kendini yorma.
  • ah ah şu kişneyerek şarkı söyleyen kadın hayatımın kabusu oldu. yüzü gözümün önünden gitmiyor. imdatlar olsun.
  • yalova'ya kesin dönüş yapmanın verdiği alelade bir duyguyla yazdığımdan ötürü kesiyorum burda. susun hadi tamam.

1 Haziran 2010 Salı

i'll kill her!!!!


  • şimdi biz yıllardır atatürk aşağı atatürk yukarı yaşıyoruz ya. nasıl atatürk ilkeleri ve inkılap tarihi -isme bak çok sıkıcı- finalinde ben hiçbir şey yapamıyorum çok şaşırtıcı. yani çok zorduuğğ diye yakınmaya utanırım. ulan erzurum kongresini 14 yaşından beri görüyorsun hayvan! demezler mi bana.
  • hayatta bir kaplumbağayı ezmek kadar berbat bir şey varsa o da kaba bir sevgilidir! kaba kelimesi bile çıtkırıldım kalır yanında. -kaplumbağa falan ezmedim rahat olun-
  • nedir bu dizilerin bizleri öldü mü, ölmedi mi ikilemine sokmaları arkadaş ya. mineyle denize noldu öldü mü yani, e onu bırak ali de ölür mü be kardeşim!
  • hani facebookta -en yeniler 300+ - butonu var ya. basıyorsun yeni paylaşımlar beliriyor anasayfanda. ulan o hayatta da olsa yaaaa! nasıl istedim, nasıl kıskandım yani. böyle otururken arkadaşlarından, mekandan hatta sevgilinden sıkıldığında en yenilere bi tıklarsın, hoooop gelsin yepisyeni sevgililer. oha yalnız çoğul eki de beraber geldi. haha :)
  • sıcak havalarda çok sinirli olduğumu farkettim. böyle ne bir şey yapacak takatim kalıyor, ne dayanıcak sabrım. allahım bana serin mekanlar eyle yarebbiii! -bkz. duanındozunuaşmak-
  • finaller kötü başladı kötü bitmesin yarebbiii!
  • hayır yani, nefret edilen kızlar listem kabardıkça kabarıyor. nedir yani. pelin eklendi ama dur bakalım.
  • bir gün bihter gibi yakaracağım aklıma gelmezdi. onu da yaptım sonunda. -ölüyorum anlasana, ben acılar içinde kıvranırken onların mutluluğundan ölüyorum-
  • mesela gülmeseydi öyle, konuşurken arkadaşlarıyla o kadar şirin olmasaydı, erimezdim ki o kadar. niye gülüyorsun yani. ne gerek var. içim gitti lan öküz!!!
  • o beni sevmez pelini sever şarkısına da başlıcam şimdi. tamam sevme beni ama pelini de sevme be cancağızım.!

28 Mayıs 2010 Cuma

beni tanıdılar siz kaçın.


  • nefret doluyum yine yalovaya karşı. kurtalmak neden mümkün değil bu beynini dağıttığımının şehrinden!?!
  • evet ebeveynler yaşlandıkça ömür törpüleme hızlarında artış görülüyor. artiz mi artiz ne arar la yalovada?
  • bir gün içerisinde çok fazla stres yüklemesi yapılınca ters tepti bende. ota boka gülmeye başladım. yine öyle kahkahalara boğulunca babamın "damla kokain mi içtin" demesi komik değil miydi yani? yerlere yatmak suretiyle gülmekten geberirken üzerine bir de "ne içtiysen aynısından istiyorum" derse bu baba ne hale düşerim hiç düşünmedi mi yani? bkz. gülmekten gözden yaş gelme durumu.
  • yahu kaç kişinin "kuran-ı kerim" takma adlı arkadaşı vardır sorarım size? ben babam antika diyorum ama anlaşılmıyorum. bugün annem babama "kuran-ı kerim naptı dün?" dedi, babam da " kuran-ı kerim dayak yemiş hahaha" diye cevapladı onu. olayı bilmeyince gülme krizi kaçınılmaz yaniiiğğ.
  • bu arada adam sürekli yemin etmek anlamında kuran-ı kerim diye bitiriyomuş cümlelerini. ondan öyle diyollamış. olaya bak yaaaaaaa.
  • hayır yani benim bütün bunlarla uğraşmak yerine finallere çalışmam lazım onu da biliyorum.
  • şuan iğrenç cümleler kuruyorum onu da biliyorum.
  • biliyorum biliyorum da işte.

22 Mayıs 2010 Cumartesi

şimdi belki mutlusundur diye ödüm kopuyor.


  • Doğum günümde "3 tane pasta kestim, bisürü mum üfledim, bisürü dilek diledim" dediğimde anneme, soğukkanlılıkla "bari düzgün dilekler dileseydin" demişti ya annem. nağadar haklı kadın of. anneler hep haklı çıkmaz mısınız lütfen.
  • maltın yeni albümüne çok pis şefkat gösteririm ama ben şimdi. yerim yerim yerim. çok mikemmel.
  • okulun bitmesine günler kaldı. oh tanrım sonunda.
  • hayykıracaağk nefesim kalmasa bileeğğ.
  • yeni bir ayrılık daha. ayrılık koleksiyonu yapıcam şerefsizim.
  • bir yerde birilerinin ahı tutuyor ama hadi bakalım.
  • ne kadan mikemmelite sahibi bir insan olduğumu 10 dakikada yazdığım senaryoyla kanıtlarım ha sus.
  • öyle fazlaca kahkahaya, mutluluğa gerek yok. sus dedim damla. otur dedim. hatta al dedim çocuklarını git dedim.
  • en eski sevgili sana sinir oluyorum. hatta seni niye hala umursadığımı bilmiyoruuğğm (bkz Mustafa Keçeli - ceceliylekarıştırmayınkafanızıkırarım) Bana acı acı hatıran lazım!

21 Mayıs 2010 Cuma

saçmalama konusunda sektör lideri bir dünya markasıyım.

  • hayır mesela, seksi olmaya çalışan bihter sesiyle "oyun bitti artık" desem de aynada kendime, behlül gibi umursamaz gözlerle bakamıyorum ki.
  • üstelik olaya hayır mesela diye giriş yapıyorum. bir yerlerde bir yanlışlık var ama hadi bakalım..
  • saçmalama sınırı diye bir şey varsa eğer göstersin artık kendini. durdurak bilmiyorum yoksa.
  • servisle eve dönerken özlem tekinin yeni albümünü dinleyiveriyodunm. o "bana birşey olmaz" dedikçe havaya girdim, artizlendim (artiz mi artiz ne arar la serviste) içimden hakket yaa bana bişey olmaz süperim derken önümden cenaze arabası geçti, içi dolu. hay dedim ben bu evrenin mesajlarına.
  • evren denilen şey yorulmaz mı bana mesaj göndermekten acepto?
  • hayır ben çok düşününce kelimeler harfler birbirine giriyor ya ona kıl oluyorum. yoksa acepto demezdim inan ki.
  • şimdi zırt diye senaryo yazılmaz ki, mikemmelim dediysem de bunun bir sınırı var elbette.
  • you have been the one for me diye bir klasör yaparsa insan içine ne koyar ?
  • cuma günleriiğğ valiz hazırlamak gibiiğğ şarkısındaki gibiğğ hoş bir şey değil valiz hazırlamak eğer tek başına taşıyacaksan onu saatlerce.
  • hani sinirlerin hoplaması durumu vardır ya, nasıl hophoplar nasıl durmazlar yerinde, nasıl çıldırırsın. sınır dedim ya iki saatten beri. o sınırı geçmeyiverin ki hoplatmayın şu oynak sinirlerimi hacılar. sınır-sinir kapiş?
  • bütün gün internette ne yaptın diye sorsalar vallahi sesimi çıkaramam, eğer başımı ayaklarımı seyrederim.

12 Mayıs 2010 Çarşamba

içime sindi, dışıma barbie.


  • bence evren yine bana saçma salak mesajlar göndermek niyetinde. ama yeter ama.
  • hayatım boyunca nerde antika okul var onu bulurum gibi iddialarım vardı ya benim. heh işte onlar iddia olmaktan çıktı. insan bir kere de doğru bir seçim yapar yahu. neyim ben.
  • hala derslerden soğumadım. hala derslere girme aşkıyla yanıp tutuşuyorum. sütü seven insanlar için. tutkuyla çalışırım.
  • yalova ananı da al git. bıktım her seferinde sana geri dönmekten. senden kurtuluş yok mu?
  • yine de hayko candır.
  • ben 23 yaşında bilgisayar kullanmayı bilmeyen insan gördüm.
  • insanların tepkilerini sınırlayabilmenin bir yolu olmalı.
  • hayır nedir yaaani?

7 Mayıs 2010 Cuma

neyi paylaşamıyorsunuz, anlayamıyorum ki

  • 8 yaşındaki bir kız çocuğu bana neden siyah? dedi bugün. baktım yüzüne. "ben kırmızıyı çok seviyorum." dedi. "peki neden kırmızı?" dedim. "Kalbimiz kırmızı olduğu için" dedi. Benim kalbim siyah diyemedim.
  • Doğum günüm yaklaştıkça aklıma zorro falan gelmeye başlıyor ya. Saçlarımı yolmak istiyorum. Salak yemin ederim gerizekalı bu kız.
  • Özgürbebeğimle dışarı çıkınca kadının biri "Senin mi?" dedi. Oyuncak bebek sandığı için mi sordu yoksa anne görüntüsü mü veriyorum anlamadım.
  • Senaryo yazmayı öğretmeden senaryo isteyen bir okulda okuyorum. Kompozisyon mu lan bu, ha diyince yazılıyor mu!!
  • hayat seni ben seçmedim.

5 Mayıs 2010 Çarşamba

so fucking what yani resmen.

  • Uzun zamandır blog yazmadığımı bugün dağlara bakarken farkettim.
  • Geldi mayıs ayları, başlar aşkın acısı demek istiyorum ben. bir insanın o lanet olasıca beyninden hiç mi silinmez anılar. salak.
  • Birşeye çok uzun süre bakarsan, onu görmemeye başlıyorsun ya, bir dersi uzun süre çalışırsan da yapamamaya başlıyorsun bence. hayır test ettim, onayladım.
  • birgün fotoğraf makinelerinden ve fotoğraf çekmekten soğuyacağım aklıma gelmezdi. fotoğraf dersine başka bir hoca seçilemez miydi diye düşünmeden edemiyorum.
  • özlem tekin artık şarkılarına klip çekmesin. hepsi birbirinin aynısı olmaya başladı. özlem git lütfen burdan.
  • Lanet olasıca Emre Aydın'dan nefret ediyorum. Son 2 haftadır "son defa" adlı şarkısını defalarca dinledim. Kendisinden hiç hazzetmiyorum ama bir şarkı bu kadar güzel olabilir mi? Resmen hissederek söylüyor hayvanoğluhayvan. "iyiyimm ben" diyor, bütün geçmişini okuyorum o ses tonunda. yedin beni emre.
  • bu aralar yine bi salaklık yapıyormuşum gibi hissediyorum ama hadi bakalım.
  • marmara eğitim köyünde son 1 ayım. mesut muyum bedbath mı bilemiyorum. tedirginim sadece.
  • bazen tercih edildiğim kişiyi görüyorum. allah kahretsin zevksiz pezevenk.
  • 1 ay sonra konuşma şansım olamayacağı için şimdiden olaya balıklama dalmak gibi bir şey yaptım. lanet olsun facebook sana. eklettirdin sonunda bana onu.
  • ismimi leyla olarak değiştirme taraftarıyım.

23 Nisan 2010 Cuma

bencebok.


  • bence her fotoğraf çeken, çektiğini shoplayan insan fotoğraflarının altına "isimsoyisim photograpy" yazmasın. göt kafalı gibi görünüyor. şu dönem fotoğraf dersi almaya başladım. ve olayın hiç de öyle basçek olmadığını gördüm. enstantanesiydi diyaframıydı, hepsi bir olup kafaütülediler. şimdi bile asla güzel fotoğraf çekemediğimi iddia ediyorum. ama eline fotoğraf makinesini alan fotoğrafçı olmuş. nerelere gideyim?
  • mesela feribotta benim yanıma neden çiftler oturur. neden yol boyunca ben onların sevişgenliklerini duyar-görürüm. evren bana bi mesaj yolluyor ama yok çözemeyeceğim.
  • bence çocuklara sokağa çıkma yasağı uygulansın. çekemiyorum.

2 Nisan 2010 Cuma

bisküvi gibiyim. herkes sevmez.

  • küçük şeylerden üzülmeyi çok isterdim. çantamla çizmelerimin renklerinin tonunu tutturamadığım için mesela. böyle insanlar var ve ben görünce ağzımı yamultup vay be diyorum.
  • hatta mesela sevgilimin beni terk etme sebebi, fotoğrafımı çeken birine "allah çektirmesin" esprisi yapmış olmam olsa. oturup saatlerce neden diye düşünmez, kabahatini bilirsin hiç değilse.
  • o kadar mühim bir olay ki neredeyse evin kapısında yüzlerce paparazzicin birikip, mikforonu uzatıp "sinüzitinizin migrene dönmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?" diyecek. flaş haber.
  • güneş yakıyorken hala bere takan insan gördüm ben okulda. amaç soğuktan korunmak değildi muhtemelen. ya ona karizma katan saçlarını kestiği için utanıyordu, ya da bu sefer farklı bir ünlüye benzeme çabalarındaydı. bilemiyorum. johnny depp'e benzeyebilirsin ama che guevara'ya asla !
  • sevgilisine "gözün aydın kulakların manisa" espirisini yapabilecek kadar acımasız bir insanım ben mesela.
  • yazı yazarken "l" harfini büyük yazanları bi odaya kapatıp Vj bülent dinleticem.
  • kurgu yapmak zor işmiş arkadaş. okul değiştirmek yerine doğrudan bölüm mü değiştirsem ne yapsam.

17 Mart 2010 Çarşamba

mesela ben sürekli mesela diyen bi kızmışım.


  • şimdi insanlar birbirleriyle konuşuyorlar ya, ben içlerinden ne dediklerini anlayabildiğimi iddia ediyorum. ya da paranoyağım salak salak düşünceler icat ediyorum. ne farkeder.
  • koskoca istanbulda en boşgezeninboşkalfası okulunu bulduğuma şaşırmadım da, koskoca okulda en boşgezenindayısınınbomboşkafalıamcaoğullarının sınıfını bulduğuma şaştım. birden fazla boş muhabbet zanaatkarları bir araya gelirse nolur? rst1 sınıfını oluştururlar. iğrenç.
  • cem adrian dinlerken hüngür hüngür ağladığım günler vardır benim cebimde mesela. bugün cebimin köşesinde buldum, pantolonumla yıkanmış, top olmuş. basket attım çöpe. ağlamak yok dedim.
  • tivitırın ne olduğunu soranlara kusmuk leğeni demek istiyorum. ama popülerliğini öldürürüm diye korkuyorum. kusuyosun düşüncelerini işte ne var.
  • ben hep bi söz öbeğini araya "hayır" koyup tekrar ederim. nolmuş yani - hayır- nolmuş yani?