16 Ağustos 2010 Pazartesi

17 ağustos 1999


yalovada yaşıyorduk. 9 yaşındaydım. ablamsa 14. ranzamız vardı. üstünde ben uyuyordum. ablam her sabah ranzayı sallayarak uyandırırdı beni. 16 ağustos gecesi de ranzamın sallandığını hissedince gülerek uyandım. ablamı görmeyi umarken düşen tavanı gördüm. ne olduğunu anlamaya çalışırken annemle babam odamıza dalıp bizi kucaklarına aldılar. zemin katta oturduğumuz için çabuk dışarı çıktık. kaldırımda oturduk. olanları anlamak için etrafımıza bakınırken iç organlarını tutarak koşan kanlar içinde bir adam gördüm. sonra yan binada balkonda bağıran adamı. bina yıkıldı adamın elinin havada kalışını son ana kadar izledim. annem akrabalarımız için endişeleniyordu. annemin astımı vardı ve toz toprak yüzünen krize girmişti. işte o zaman ağlamaya başladım. arabadan inip annemi çıkarttık. ama önünde durduğumuz bina bize doğru hareket edince nasıl arabaya bindiğimizi allah bilir. korkunun da ötesindeydi. sonra heykele gittik. tüm insanlar oraya toplanmıştı. anneannemler, ablamlar, dayımlar aynı yerde oturduğu için heykelde bir aradaydılar. gittiğimizde hiçbirimize bir zarar gelmediğini görünce gözyaşlarıyla birbirimizle kucaklaşmamızı asla unutmayacağım. sonrası hayatta kalma çabası... aylarca yerlerde uyuduk, gelen yardımlarla beslendik, çocuktum.

o günler korkutucuydu, acıydı evet ama hayatımda büyük iz bıraktılar. bir çok anı yer etti kafamda.

mesela;
-16 ağustos gününe dair hatırladığım sürekli ölümden bahsetmemizdi. akşamüstü sahilde ailecek gezerken bisküvi diye tutturmuştum. eve gidene kadar ısrar etmiştim ancak annem bana "yemesen ölür müsün" demiş ve bisküviyi almamıştı.
-bebeği olan ablam istanbuldan gelmişti. ortanca ablam onlarda kalması için ısrar ederken "bize gelsen ölürsün sanki" gibi bir laf etmişti. hani malum oldu derler ya.. (ablamın uyuyacağı arka oda depremde tamamen çöktü. eğer ablam bizde kalsaydı ölebilirdi.)
-depremden sonra insanların çaresizliğinden yararlanan bakkallar vardı. bir suyu 5 milyona satıyorlardı. unutmak ne mümkün.
-derme çatma bir çadır kurmuştuk. içinde herkes uykuya dalmıştı. bir gürültüyle uyandık. çadır tepemize yıkılmıştı. ikinci kez depremi yaşadığımı hissettim.
-ikinci çadırımızı ağaca bağlayarak kurmuştuk. çadır şeffaf muşambadandı. şiddetli yağmurlar başlamıştı. şimşek çakıyordu. ve şimşek ağaca çarparsa hepimiz saniyede kül olabilirdik. bunun korkusuyla o şeffaf çadırda şimşeği izlemek için gözümü kırpmadığım geceyi unutamam.
-çocuktum. o perişanlığın içinde bile oyun oynama isteğim vardı. kuzenimle ip atlıyorduk. depremin yarattığı derin yarıklardan birine ayağım girdi ve ağzımı yere çarptım. dişlerim kırıldı. babam beni kucağına aldı koşturarak hastaneye gittik. ama hastanenin her tarafı ölülerle doluydu. o kokuyu unutamam.



üzerinden yıllar geçti ama her 17 ağustosta o günleri tekrar tekrar yaşıyorum. ölenlerin mekanı cennet olsun..

2 yorum:

csyasoo dedi ki...

Bende anı anına yaşayan bir Gölcüklü olarak aynı duygular içindeyim...

bironyediağustosgünüydü. dedi ki...

daha kaç 17 ağustos. lanet olası yetkililere sesleneceğiz önlem alın diye! yaşamını yitirenlerin mekanı cennet olsun.