3 Aralık 2010 Cuma

aralıkta aşk başkadır.

Yalovaya hep kartaldan giderim ya ben. dün aksilikler peşimi bırakmadı. türk sineması dersinde hocanın izlettiği o iğrenç film bütün sinirlerimi germişti. dikenlerim çıkmıştı yani. eve giderken yol yürüdüğüm için terleyince iyice çıldırdım. evde ablam yok, yemek yok. zaten acıkmışım. başımda "hölölö bak bir şarkısın seni çalıyoruum" diye başımda flüt öttüren bir ergen var. ve en önemlisi param yok. sinirden fokur fokur fokurduyodum yemin ederim. sonra biletimi almak için girdim idonun sitesine. kartal seferleri iptal edilmiş. kulağına biberon soktuğumun lodosu yüzünden. normalde kartalda 6:30'a binicem diye ayarlamıştım kendimi. bavulum hazır değil. böyle olunca mecbur pendiğe binmem gerekti. pendikten de 5:45 var. haydaaaa yarım saat içinde karnımı doyurup bavulumu hazırlayıp çıkmam gerekiyor. ben sakinliği seven insanım. acele yaptığım hiçbir şeyden hayır gelmez. bişey için acele ediyorsam o sırada kafam yerinde değil demektir. biyere yetişmeye çalışırken serdar ortaçı sever misin de evet derim o derece. neyse bir hışımla hazırlandım çıktım. zaten bavulum ağır. minibüsler delirtiyor beni. pendikten de feribota yürüme mesafesi fazla. içimden söylene söylene yürüyorum. "hay koyıyım böyle şansa. ne boktan bir gün bütün aksilikler beni buldu bıktım artık of pof afra tafra" diye diye. neyse yetiştim. girdim feribota oturdum. oturdum ama terlemişim, saç baş birbirine girmiş, makyaj kalmamış vaziyette. pazar gününe de yazılıcak tretman, izlenecek film falan var. açtım bilgisayarımı tretmanı yazıyorum. ne kadar yazsam kardır diye. bir de kulaklığı takıp klasik müzik açmışım ki belki ilham denen şey beni entellektüel görür de yanıma yanaşır diye. neyse aylanın babasını öldürttürdüm, kızı bol bol ağlattım iyi gidiyorum derken bir adam yanaştı. adam dediğim genç. -oturabilir miyim? rahatsız olmazsın dimi?- dedi. hayır dedim oturdu. takım elbiseli, karizma, bakımlı, fit tabiri caizse jilet gibi adam. karşıma oturdu. ama yüzüne bakmıyorum tabi tretmanda aylaya kriz falan geçirtiyorum. adam durdu (ulan adam deyince yaşlı bişey gelmesin aklınıza) -internet var mı bu feribotta? dedi. -var ama ücretli dedim. - sen hangisini kullanıyosun? dedi. -ben şuan internette değilim başka bişey yapıyorum dedim. adama da sürekli telefon geliyor. mülakat falan bişeylerden bahsediyor. dinlediğimden değil kulak misafirliği efendim. neyse muhabbeti başlatan o soruyu sordu -öğrenci misin? soru üstüne soru soruyor. ben de kısa kısa cevaplar veriyorum. tretmanla yüz yüzeyim çünkü ayıp olur. bişeyler yazmaya çırpınırken tuttu laptopun ekranını indirdi bakıcam naptığına diye. sanarsın kırk yıllık arkadaşım. senaryonun bir önceki halini yazıyorum dedim. -oo bi bakıyomuşum vizontele 3 diye bi espri yaptı. hatta buna benzer çok fazla espri yaptı ve çoğu komikti. kimyagermiş, 84lüymüş, bursada yaşıyormuş, sürekli istanbula gidip geliyormuş. bildiğin mimik falan yapıyor karşımda ben de kahkahalarda gülüyorum. başta aa yavşağa bak dedim ama adam bildiğin güzel yani yapıcak bişey yok. inkar etsen taş olursun. adımı falan sordu. zaten soruları hep o soruyodu. neyse feribot yanaştı. -inmicek misin? dedi. yok ben yayayım sonradan inicem sen git istersen dedim. arabası olduğunu nerden anladın derseniz elinde bi tek telefonu vardı. her hafta feribota binmeni getirdiği yetenek işte naparsın. neyse o beklenen soruyu sordu. "istersen seni de bırakıyım?" clean family girl cevabı verdim ister istemez. adam gitti. olayın şokundayım ben tabi. durdum durdum adamın ismini sormayı unuttuğumu farkettim. olaya bak. adam belki hayatımın aşkıydı. veya bi işaretti. evrenin bir mesajıydı hatta belki de ilerde evleneceğim adamdı. ama ben adını sormadım. üzüldüm. ağlamaklı oldum. ama heyhat. bu da hayatım bir oyunu. bütün aksilikler beni buldu o gün. o da bir aksilik miydi bilemiyorum. ama bundan sonra yemişim kartalı. pendikten gidip geliyorum bundan sonra arkadaşım. kasım geçti. yeni akım başlatırız belki. ARALIKTA AŞK BAŞKADIR.

2 yorum:

irigitte fardot dedi ki...

sen de biliyosun ki o feribota yine biniceksiniz, aynı zamanlarda. gerisi mother nature'a kalmış. yaaani, rip up the roof and stay in bed - o kendi düşer :]

damlalalay dedi ki...

biliyo musun onu bir daha hiç görmedim. hadi buna da bul bişey hadiii