22 Nisan 2009 Çarşamba

Avucumda ellerin yerine Yağmur..



hava çok soğuk.
rüzgarlı
ve yağmurlu.
aynı anda hem insanın içini acıtıp,
hem de mutlu ediyor.
gökyüzü ağlıyor dersin mesela,
aynı benim içime akıttığım gözyaşlarım gibi,
ne olurdu o yağmur tanelerinden biri olsaydım.
hepsi tek tek o kadar değerli ki,
saçında,
elinde,
yüzünde,
belki otobüsün camında,
ya da çantanda,
kitaplarının üzerinde,
her yerde görebilirsin onları.
ve o kadar güzel dururlar ki,
o kadar asiller ki.
keşke dersin,
keşke ben de onlardan biri olsaydım,
belki sevgili kollarını açıp yukarı baktığında gözlerine düşerdim,
işte böyle düşünür kendi içini acıtırsın.
bunu yağmur yapmaz sen kendi kendine yaparsın.
Sonra ağaçları düşünürsün mesela,
sıcaktan kendinden geçmiş, parlaklığını yitirmiş,
onları kendine benzetirsin.
ama yağmur gelir onları eski canlılıklarına kavuşturur.
yeşil yeşil parlarlar yeniden.
büyürler, çiçek açarlar belki , kimbilir.
oh be ! dersin.
şimdi rahatladım işte ! dersin.
ihtiyacım olan şey yağmurmuş,
içimdeki mutsuzluğu yıkadı, söktü, aktı.
beni eski parlaklığıma kavuşturdu dersin.
mutlu olursun yağmur yağdıkça ..

he bir de gök gürültüsü vardır.
şuanda olduğu gibi.
korkarsın ya gök gürültüsünden,
sanki çok kötü bişey yapmışsında azarlanıyormuş gibi hissedersin,
eğersin başını önüne,
bitmesini beklersin.
elbette biter ama bir kaç dakika sonra,
bi ışık parlar söner,
anlarsın ki yine azarlanacaksın.
belki de yağmurun kıymetini bilmediğimiz için
kızıyordur gökyüzü,
Olamaz mı ?

Ama ben yağmurun kıymetini biliyorum.
Şimdi alıp elime kitabımı,
Geçip pencerenin önüne,
Yağmur damlaları karşımda dansederken.
Huzur bulacağım..



Hiç yorum yok: